Sanayici ve üretim iş gücüne katkı sağlayan değerli Kobi dostlarım bir ilk bahar ayı Nisan’dan merhaba. Yıllardır yazılarımla üretim ve pazarlama ile ilgili bilgiler paylaşıyorum.
Sizlere yararlı olduğunu düşündüğüm yönlendirici, destekleyici düşüncelerimi ve deneyimlerimi aktarmaya çalışıyorum. Her defasında üretimin öneminin tartışılmaz olduğu, sürdürülebilir olması gerekliliğini ülkemizin bir üretim üssü olabilirliği üzerine yorumlamalarım devam edecek.
Umudum ucuz iş gücü ile yaratılan üretim iş gücü değil tabi ki verimli olduğu kadar karlılık esasına dayalı bir üretim üssü demek istediğim. Yazıma başlarken değerli sanayici iş adamlarımızdan Sayın Adnan Dalgakıran’ın yüzleşme kitabını okuyordum ve bu ay sizlere anlatmaya çalışacağım konu ile ilgili kendisinin tespitlerini gördüm.
Yazımın ilerleyen cümlelerinde kendisinin ölçek ekonomisi ile ilgili saptamalarından kendisinin izni ile alıntılar yapıp paylaşacağım. Sizlerin konu ile ilgili daha kapsamlı bilgi sahibi olmanıza katkı sunabileceğini düşünüyorum.
Değerli dostlarım, ekonomilerin sürdürülebilirliği konusunda modellemeler geliştirilir ve kısır döngülerin etkisizleşmesi ve kriz ortamlarının yaşanmaması için bu çalışmalar önemli ve bu tür yöntemlerin uygulanması için bilim çevreleri, aydınlar, ekonomistler ve tecrübelerin ışığında araştırmalar ve yenilikler yapılmaktadır.
Ölçek ekonomisi tanımı da bu modellemelerden biridir ve gerçekten üretimin kazanca düşmesi noktasında çok önemli bir yeri vardır. Yeter ki uygulanabilir bu yaklaşımların, fikirlerin beraberlik içinde hayat geçirilip bireysellikten kurumsallığa ve sonucunda ülke çıkarlarına dönüşecek uygulamaların olması gerekir.
Nedir bu ölçek ekonomisi?
Bir tanımlama yapmak gerekirse, bir hizmetler bütünü ile üretim süreci sırasında uygulamanın geniş çapta olması durumunda maliyetlerin birim düzeyde düşmesinin sağlanması, yani maliyet avantajlarının gerçekleşmesi durumudur.
Ya da rekabet sürecinde fazla üretim yapan bir işletme veya tesislerin rakiplerine karşı düşük maliyetler ile çalışmasının gerçekleşmesi veya beklentilerinin olmasıdır. Bu modellemenin tanımlamasını genişletip devam edersek eğer; bir işletmede kapasite arttıkça özellikle sabit maliyetlerde görülecek azalma sayesinde verimlilik artacaktır.
Bir başka deyişle üretilen ürün çeşitliliğini arttırmaktan çok, üretilen ürünlerin maliyetlerini düşürüp karlı sonuçlar elde etmektir.
Bir üretici işletme kendi iç yapısındaki dinamiklerinde maliyetlerini stabil tutarken üretimini, kapasitesini artırabiliyorsa ölçek ekonomisini yaratmış olur. Bunu bir genellemeler olarak düşünmeliyiz.
Eğer siz işletmenizde gerekli olan makine donanımları, potansiyel iş gücü ve teknolojik bazı yatırımları sağlayabilirseniz stok maliyetlerinizi düşürüp geniş bir pazarda etkili olabiliyorsanız zaten işletmeniz ölçek ekonomisi modelini uygulamışsınız demektir.
Az maliyetle çok üretilen ve daha geniş alanlara üretilen ürünleri satabiliyorsanız karlılığınız artacaktır. Bu durum ölçek ekonomisini uyguladığınız anlamı taşır.
Ekonomide büyüklük veya küçüklük ile karlılık arasında bir doğru orantı vardır ve bunun sonucunda işletmeler büyüdükçe karlılığı da artar; eğer küçülürse azalır denir ama unutulan bir gerçek var, o da verimlilik. Aslında verimli üretim, karlılığı oluşturur.
Bu da ölçek ekonomisinin bir sonucudur. İşletmelerin önemli birimlerinden birisi satın almasıdır. İşletmelerde ölçek ekonomisinin uygulanmasındaki en önemli departmanıdır ve başlangıç noktasıdır.
İşletmenin girdilerinin başladığı yerdir. Buradan itibaren başlayan süreç ölçü ekonomisinin verimlilik esası ile karlılık getirecektir. Küçük bir örnekle yazımı şimdilik sonlandırıyorum.
Diyelim evde ekmek yapacağız ve ekmeler 250 gramlık olsun ve biz bunun için 1250 gram un kullanmalıyız, yani indirimden alalım bize maliyeti 7.20 krş. Maya aldık 1.5 TL su ve tuzu katmadan toplam 8.70 TL oldu.
Bekleme zamanını da katmayalım ve fırında 30 dakika pişirelim ve harcanan enerjini fiyatı 2.00 TL olsun toplam maliyeti 10.70 oldu. Dostlar dört ekmeği biz 7.00 TL ye alıyorduk. İşte ölçek ekonomisi budur.
Bireysel veya küçük işletmeler rekabete karşı savunmasız kalıp az üretirler ve pahalı maliyetlerle karşılaşırlar. Aynı işi yapan donanımlı işletmeler girdilerinden itibaren çok üretip hem verimden hem de karlılık yönünden kazançlı çıkarlar.
Ekonominin babası sayılan Adam Smith 1776 yılında “toplam girdilerin miktarı iki katına çıktığında, çıktıların toplam miktarı ise girdilerin iki katından fazla olur” der.
Tüm bu işlemler aslında ölçek ekonomisinin ne kadar önemli olduğunun sonuçlarıdır. Örnekler ve yazımın başında sözünü ettiğim değerli iş insanı Adnan Dalgakıran’ın ölçek ekonomisi ile söylediklerine önümüzdeki Mayıs ayı yazımda devam edeceğim.
Bir işletme üretim kapasitesi kadar girdi sağlayarak üretim yapıyor ve miktarı da diyelim 1 ton olsun. Aynı işi yapan diğer bir işletme ise daha fazla ton alıyor fakat fiyatlandırmada aradaki fark %15 olsun. 1 ton ile üretim yapan firma ürünleri ile diğer fazla hammadde (%15 daha az maliyetli alım yapan firma) kullanan firma ürünlerini yaklaşık fiyatla satsınlar. Çok üretim yapan firma hem daha çok üretip satacak hem de girdi maliyetlerinden kaynaklı daha fazla kar edecektir. Bu bir ölçek ekonomi modeli sonucudur.
Üretimde eğer dağınık üretim şekli ile aynı işi yapan işletmeler var olduğunda ise sorun markalaşamama ve sonucunda üretim artışı ve satışı istenilen düzeyde olmayacaktır.
Olumsuz yönde gelişen bir ölçek ekonomisi ile karşı karşıya kalınır. Bu durumu ülkemizde ne yazık ki yaşıyoruz. Dolayısıyla yurt dışı rekabette sınıfta kalmaya devam ediyoruz.
Yüzlerce işletmenin üretimi karşısında birkaç işletmenin üretimi hem daha fazla olmakta hem de karlılık yönünden kendi ülkelerine kazanç sağlamaktadırlar.
Değerli iş insanı Adnan Dalgakıran, yüzleşme adlı kitabında ölçek ekonomisinde bakın nasıl örnekler veriyor; tespit ettiği durum ülkemizin üretkenliğinin neden artmadığı noktasında önemli bir tespit.
Diyor ki; ülkemizin en önemli sorunlarından biri ölçek ekonomisidir ve hizmet verdiği sektörden yani makine sektöründen örnekler veriyor.
Türkiye’de 13 bin civarında makine firması bulunmakta, bu Dünya’da herkesi hayrete düşürecek kadar yüksek bir rakamdır. Bu 13 bin firmanın 2017 yılı rakamlarıyla toplam ihracatı yaklaşık 15 milyar dolardır. Aynı şekilde Almanya’ya bakıldığında ihracatı 300 milyar dolar.
Peki Almanya bunu kaç firma ile yapıyor? Sadece 6 firma ile. Almanya’da kompresör üreticisi sadece dört firma var. Türkiye’de ise 74 firma ve bu 74 firmanın hepsini toplarsak Almanya’da ki bir adet firma kadar olmuyor.
Bu anlatımlara destek verecek olursak eğer dostlarım, her işi biliyorum diye kendisine bir işletme kurarsa sonuç bu şekilde verimsiz bir üretim enflasyonuna dönüşür.
Zaten kendisi de; yeterli sermaye olmadan kurulan bu işletmeler gerekli insan kaynağına sahip olmadıkları gibi inovatif üretime de sahip olamıyorlar demektedir. Çünkü üstadın dediği gibi bu durum sonrasında işletmeler kayıt dışı sarmalının içine düşülmektedir.
Değerli sektörüm dostları bir örnekte Sektörüm Dergisi’nden vermek isterim. Dergimiz Sektörüm Dergisi daha geniş kitlelere ulaşmak için baskı dergiden vazgeçerek zaten 5 senedir gerek Sektörüm Dergisi Haber Portalı üzerinden gerekse dijital edergi platformlarında zaten aktif olarak yayınlanan içeriklerini sosyal ve dijital mecraları daha etkili kullanarak daha ileriye taşıdı.
Böylece kendi içinde oluşan girdilerini azaltmış, sıfır karbon bir firma statüsüne geçmiş ve daha çok kitleye daha hızlı ulaşmayı başarmış oldu. Verimliliğini arttırdı, yeni müşterilere ulaştı, hizmetini ve ağını genişleterek yaygınlaştırdı, yeni Dünya’ya uyumlu hale geldi, doğru zamanda bir risk alarak firma olarak dijital dönüşümünü tamamladı ve böylece ölçek ekonomisini uygulayıp rekabette farkındalık yaratmış ve öne geçmiş oldu.
Değerli dostlarım, ölçek ekonomisi her zaman iyi sonuçlar vermeyebilir. Yani maliyet avantajları sonsuza kadar sürmez.
Belli zamanlarda veya belli düzeye ulaşıldığında maliyetler artışa geçebilir. Özellikle son zamanlarda pandeminin de etkisiyle şu an bu durumu yaşıyoruz. Üretim enflasyonu çok yükseldi ve girdileri takip etmek zorlaştı.
Üretim yapmak zor hale geldi. Üretilen ürünlerin maliyetindeki artışlar fiyatlara yansıtılamadığından karlılıklar düşmeye ve bunun sonucu da belki üretimlerin yavaşlamasına etki edecektir.
Özellikle içinde bulunduğum elektrik sektöründe yaşanılan hammadde yokluğu ve sürekli artan fiyatlar karşısında işletmeler önlem olarak ya fiyatlarını yıl içinde birkaç kez yükseltecekler veya üretimlerini kontrol edeceklerdir.
Aksi halde bu durumun devam etmesi büyük sıkıntıların yaşanmasına imkan verecek gibi. Burada asıl olan verimlilik esasına dayalı üretimde istihdam desteği olmalıdır.
Dijital dünyanın artık içindeyiz ve bundan sonraki yıllar sürekli değişimler ile karşılaşacağı ve işletmeler bu değişimin asla gerisinde kalmamalı.
Sonrasında kapanmalar veya rekabette dayanma sorunları ile karşılaşılabilir. İşletmeler teknolojiyi üretim proseslerinde yer vermelidirler. Değerli dostlarım son olarak kendi firmamdan birkaç örnek vereceğim.
57 kişilik kadrosuyla günde 4000 şalter üretirken, termin sürelerinde sıkıntılar yaşarken bizi etkileyen üretim sıkıntıları tespit edilip otomasyon ile yenilendik ve aynı sayı personel ile %30 verimli hale geldik ve hedefimiz bu oranı % 50’lere getirmek olacaktır.
Biz yenilik ile verimliliğimizi ölçeklendirmiş olduk. Tedarikçilerimiz ile birlikte maliyet girdilerimizi aşağı çekecek şekilde uzlaşım ve konumlandırma sağlayarak önümüzde kalan üç çeyrek dönemi sıkıntı çekmeden sürdürebilir duruma geldik.
Kısacası dostlarım, üretim gittikçe zor zamanlara doğru yol amaya devam ediyor. Çok dikkatli ve kontrollü biçimde ölçek ekonomisini uygulamak durumundayız.
Zararsız bir dönem yaşamalıyız çok satmaktan değil; karlı satışlar yapmalı soğuk kanlı olup panik olmamalıyız.
Bir kriz yaşadığımızı biliyor olmamız ve buna göre yönümüzü belirlemeliyiz. Gittikçe artan salgının etkilerine karşı asla unutmadan; maske, mesafe ve hijyen kurallarına hem bizler hem de işletmelerimizde daha tedbirli olmaya devam diyerek saygılarımı sunarım. Sağlıkla kalın, hoş kalın.