Dostlarım şubat ayından merhaba.,
Ocak sayımızdaki yazımda sanayinin dünyamıza girişini anlatmaya başlamış ve 1900’lü yıllara kadar gelmiştim. Şimdi yirminci yüzyıla doğru gelişen olayları anlatmaya devam edelim..
Endüstrideki gelişimi, şimdiye kadar eğer bir devrim adı ile ifade edecek olursak birinci ve ikinci sanayi devrimi olarak ele almıştık.
20.yy’da ise üçüncü sanayi devrimine geçişten söz etmenin zamanıdır artık. Biliyorsunuz, geçtiğimiz yüzyılda peşpeşe başlayan iki büyük dünya savaşı ile ülkeler arası sınırlar değişmeye ve yeniden şekillenmeye başlamıştı. Sanayideki hızlı gelişim bir anda gerilemeye ve dolayısıyla 1929 yılında ilk krizin ateşi görüldü.
Şimdi durumu biraz detaylandıralım;
Yaşanan gelişmeler paralelinde görülen olumlu değişimlerin başında, (yani üçüncü sanayi devrimi başlangıcında) mekanik hesap makinelerinden, hem mekanik hem de elektrikle çalışan hesap makinelerine geçilmesiyle, sonraki yıllarda ise bilgisayarların ortaya çıkmasına neden olacak gelişmeler, sanayideki hızlı gelişime katkı sağlamayı beraberinde getirdi. Bu tür cihazların sanayide kullanılması ile, iletişim teknolojilerinin gelişmesine katkı sağlanmış oldu.
İletişim teknolojilerinin ve bilgisayarların sanayide yaygın kullanılmaya başlanmasıyla, gündelik hayatımıza yerini alan küçük ve kullanımı kolay ürünler ortaya çıkacak fakat tüm bu gelişmeler olurken ne yazık ki başta gündelik hayatımız olmak üzere iş gücünde azalmaları da beraberinde getirecektir.
Sanayide yaşanan bu gelişmeler ile bazı olumlu sonuçların yanında, olumsuz yansımalar da gündemimizde yerini alacaktır. Üretim ekonomisindeki bu tür değişimlerin yanı sıra insan hayatını etkileyecek bazı faktörler de elbette karşımıza çıkmış olacak.
Fabrikaların ortaya çıkmasıyla şehirlere kırsal kesimlerden göç dalgası oluşmuş ve şehir nüfusları hızla artmıştır. Bu hızlı artışın yanında çoğalma gösteren işçi nüfusu ile birlikte ilk zamanlarda kötü çalışma koşulları sebebiyle bir emek sömürüsü oluşmaya başlamıştır.
Bu dönemin en önemli sayılacak unsurların başında; küçük yaştaki çocukların işçi olarak çalıştırılması ile birlikte, aslında bir bakıma işçi mücadelesi kavramı ortaya çıkmış ve bu gelişmelerin sonucunda sosyalizm ve komünizm akımlarının doğmasına da yol açtığı görülmüştür.
Üretilen her bir ürün için hammadde ihtiyaçları artmaya başlamıştır. Bu durum, yeni pazarların ortaya çıkması ve bulunmasınını zaruri hale getirmiştir. Tüm bunların yanında sömürgecilik dediğimiz bir kavram ortaya çıkmış ve yayılma süreci başlamıştır.
Sömürge haline getirilen topraklarda, sanayileşen ülkeler için yeni hammadde kaynakları bulma, bulunanları arttırma gayretleri, karşımıza sonraki devam eden süreçte hedef hamleler olarak çıkacaktır.
Bir diğer farklılık ise, batıdaki bu gelişmeler ile diğer bölgelerdeki gelişmişlik arasında büyük ölçüde uçurumlar olacak kadar birbirinden ayrılmalar ve ekonomik üstünlükler görülmeye başlanacaktır.
Bu üstünlüğü sömürgeci hareketle avantaja daha çok sahip olan ülkeler, sömürge topraklarına ulaşımı, demir yollarının gelişmesi ile daha kolay aşmışlar ve dolayısıyla buralarda gerek askeri gerekse ekonomik üstünlük kazanımları elde etmişlerdir.
Bunun sonucunda sanayileşen ülkeler bu yarışa girmiş ve çatışacakları durumların ortaya çıkmasına zemin hazırlamışlardır. Birinci dünya savaşının çıkmasında ayrıca bir rol alınmasına imkan sağlamışlardır.
Diğer olumsuzlukların devamında ise fosil yakıt tüketimlerinin artması ile çevre kirliliği baş göstermiş ve beraberinde günümüze kadar gelecek olan tarımsal arazilerin, ormanlık alanların ve hayatımız için çok önemli olan doğal yaşam alanlarımızın yok olmasına da böylece zemin hazırlanmış oldu.
Sevgili sektör dostlarım, tarihsel süreç olarak bahsedilen 1900’lü yıllardan bu yüzyılın sonlarına doğru… Artık sanayinin bizlere daha neler getireceğini sonraki sayımızdaki yazımda devam edeceğim..
Esen kalın, bereketle kalın.