Bu ayki köşemde Sahra Altı Afrika’sının en büyük ülkesi Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nden bahsedeceğim.
Yaklaşık 90 milyon nüfusuyla, başkenti Kinşasa olan ülke siyasi istikrarsızlık, yolsuzluk, altyapı eksikliği ve sömürgecilik nedeniyle oldukça yoksul bir ülkedir. Bu bağlamda ülkenin yaklaşık %70’i ise açlık sınırında yaşamaktadır. Nüfusunun yaklaşık %70’i 24 yaş altı olan ülkede 65 yaş üstü nüfus sadece %2 oranındadır.
200’den fazla etnik grubu barındıran ülkede Fransızca hariç 4 etnik dil de resmi dil olarak tanınmıştır.
Kendisinden 77 kat daha küçük olan Belçika’nın 1908- 1960 yıllarında sömürgesi olan Demokratik Kongo, 1960’da bağımsızlığını kazanmıştır.
Ancak daha sonraları ülkede başlayan iç karışıklıklar, ABD ve Belçika’nın müdahaleleri ülkeye savaşa sürüklemiştir.
Özellikle 1996 yılında Ruanda’nın ülkeyi işgal ettiği Birinci Kongo Savaşı ve daha sonra 5,4 milyon kişinin ölümüne yol açan 1998 yılında başlayan 2003’te biten ve 9 Afrika ülkesinin katıldığı İkinci Kongo Savaşı ülkeyi ciddi anlamda ekonomik ve siyasal açılardan sarsmıştır.
2018’e kadar süren istikrarsızlık, Félix Tshisekedi’nin Cumhurbaşkanı seçilmesiyle ülke tarihindeki ilk barışçıl güce yerini bırakmıştır.
Yer altı ve yer üstü doğal kaynaklar bakımından dünyanın en zengin ülkelerinden biri olan Demokratik Kongo’nun elmas, altın, koltan ve bakır gibi işlenmemiş madenleri en büyük ihracat kalemlerini oluşturmaktadır.
Ayrıca ülkenin sahip olduğu 40km’lik Atlas Okyanusu’ndaki sahil şeridi önemli petrol rezervlerini de barındırmaktadır. Üstelik ülkedeki büyük göller altın, kalay ve doğal gaz gibi yeraltı zenginliklerinin temel kaynağını oluşturmaktadır.
Koloni döneminden kalma maden arama sistemlerinin çökmesi sebebiyle günümüzden maden çıkarma işlemleri endüstriyel sistemler olmaksızın elle yapılırken, yakın geçmişe kadar şahıs ve firmaların yağmalamalarına sürekli olarak maruz kalmıştır.
Tarımsal faaliyetler açısından ekvatoral iklimin sebep olduğu yüksek nem ve uygunsuz toprak yapısı nedeniyle tarıma çok elverişli olmasa da Belçika kolonisi olduğu dönemlerde tarım çokça teşvik edilmiştir.
Manyok, muz, kahve, şeker kamışı ve kauçuk yaygın olarak işlense de günümüzde tarım üretimi bireysel ihtiyaçları karşılamanın ötesine geçmemektedir.
Ülkenin dış ticaret rakamlarına bakıldığında sırasıyla kitap, makine ve teçhizatları, tuz ve sülfür, elektrik malzemeleri ve traktörler en çok ithal edilen kalemleri oluştururken, Çin, ABD, Güney Afrika, Zambiya ve Hindistan en çok ithalat yaptığı ülkelerdir. Türkiye’den en çok tuz ve sülfür, un, demir-çelik, makine ve teçhizatları ve elektrik ürünlerini ithal etmektedir.
İhracat kalemlerine bakıldığında ise en çok bakır, flor, klor, demir cevheri, tungsten ve tabii inci ihraç etmektedir. Çin, ABD, Tanzanya, Zambiya, Güney Afrika en çok ihracat yapılan ülkelerin başında gelmektedir. Türkiye’ye en çok kauçuk, kütük, battaniye, kauçuk ayakkabı, keçeden şapka ihraç etmektedir.
Genel olarak ele alındığında Türkiye ile arasındaki ticaret hacmi 40 milyon doları geçmiş durumda.
Özellikle elektrik ürünlerinin pazarına bakarsak ticaretin merkezi Kinşasa’da bulunan ‘Avenue de Commerce’ toptancıların çok fazla bulunduğu bir yer.
Aydınlatma, anahtar priz, pano ve kablo ürünlerinde oldukça fazla markanın bulunduğu pazarda Legrand, Schneider gibi Avrupa markalarının yanı sıra Türk markaları da oldukça revaçta. Özellikle, Viko, Mutlusan, EMAS, Çetinkaya Pano, Kendal Aydınlatma, Oskar Aydınlatma, Gecem Aydınlatma, Şanlı Aydınlatma, Pedaş Aydınlatma ve Göldağı Kablo’nun yanı sıra birçok firmaya da rastlamak mümkün.
İnşaat, tekstil, mobilya ve maden sektörlerinde aktif olan Türk firmalarından bazılar ise şöyle;
THY, Bozdemir İnşaat, Salap Sprl, Fibula, Yetişler, Mega Trans, Ferre, Boni Kimya, Glori, Öztiryakiler, Akdeniz Orman, Areks, Başaran Orman, Saltoğulları, Mitaş, Çimentaş, Elif Kozmetik, Horizon Gemicilik, Türk Tuborg, Turkuza Tekstil, Daço, İnfo Grup, Sel Orman, Gülcihan, Saray Bisküvi, ABB Elektrik, Hatemoğlu, Teknik Mühendislik, Koray Plastik Pencere, Alunorm, Mupa İnşaat, Turalp, Femaş, Emilio Santini, Eruslu.
Bu firmaların yürüttüğü bazı projeler ise şöyle; Karmod Prefabrik başkent Kinşasa’da 900 toplu konutun kurulumunu gerçekleştirdi. Torkam Holding 7,8 milyar dolarlık 100 bin sosyal konutu içeren projeye geçen yıl imza attı.
Başkent Kinşasa’nın nüfusunun 12 milyona ulaşmasıyla birlikte 500 bin kişi için tasarlanmış bu şehirde altyapının yetersiz kalacağına düşünen devlet yetkilileri ilerleyen dönemlerde gerçekleştirmeyi düşündükleri projelerde Türk müteahhitlik firmalarının yer almasını istediklerini açıkça belirtmişledir.
Ayrıca geçen aylarda resmi makamlardan 4 büyük proje için Türk yatırımcılara resmi olarak davet gönderilmiştir. Bu projeler genel hatlarıyla şu şekildedir;
- Kinşasa’nın Pigeon bölgesinde finansmanının Kongolu bir işadamı tarafından gerçekleştirileceği belirtilen 400 yatak üzeri kapasiteli, kendi laboratuvar imkânlarına sahip genel nitelikli bir hastane,
- Kinşasa’da elektrik kesintileri nedeniyle gazlı ocakların kullanımının yaygınlaştırılması amacıyla gazlı ocak üretiminde uzmanlaşmış ve bilgi birikimini Kinşasa’da kurulacak gaz ocağı montaj hattına taşıyacak ve buradaki montaj hattına parça tedarik edecek ve Kinşasa’da gerçekleştirilecek montaj hattının kurulması konusunda bilgi birikimini paylaşabilecek üretici,
- Kinşasa, Matadi ve Lubumbashi şehirlerinde başlatılması ve daha sonra oluşacak nakit akışıyla ülkenin geri kalan şehirlerinde yaygınlaştırılması planlanan elektrik hatlarının rehabilitasyonu ve elektrik sisteminin ön ödemeli sayaçlara dönüştürülmesi projesi,
- Goma şehrinde gerçekleştirilmesi planlanan ve 12 ayda tamamlanması planlanan 180 milyon USD tahmini yatırım maliyeti öngörülen ve dış finansman ihtiyacı bulunan biyogaz enerji santrali projesi.
Bu ve benzeri projeler Türk yatırımcılar için ciddi fırsatlar sunmaktadır. Genç nüfus, istikrarlaşan ülke konjonktürü, zengin yeraltı kaynakları, Türk markalarına duyulan sempati ve gelişen ülke potansiyeli ile Demokratik Kongo Cumhuriyeti gün geçtikçe cazip bir pazar haline gelmektedir.
Görüşmek dileğiyle…