22-23 Şubat tarihlerinde düzenlediği Bayi Toplantısı’nda “Bir Olursak, Biz Oluruz” sloganıyla öne çıkan Makel her aşamada milli sermaye ve yerli üretim konularına dikkat çekti.
İstanbul Grand Makel Otel’de 22-23 Şubat tarihleri arasında “Bir Olursak Biz Oluruz” temalı 2019 Bayi toplantısını başarı ile gerçekleştiren Makel hazırlanan iki günlük program süresince Türkiye’nin dört bir köşesinden gelen misafirlere ev sahipliği yaptı.
2019 yılı Bayi Toplantısı’nın ilk günü fabrika gezisi ile başladı. Sabahın erken saatlerinden itibaren fabrikaya gelen misafirler ile birlikte kahvaltı yapıldı.
Kahvaltının ardından başlayan fabrika gezisinde Anahtar & Priz, Grup Priz ve Aksesuar, Şalt ve Endüstriyel Ürünler, Sayaç ve Ölçüm Cihazları, Akıllı Ev ve Otomasyon Sistemleri ile LED Aydınlatma üretim sahalarının yanı sıra, Metal Preshane, Kalıphane, Enjeksiyon, Laboratuvar ve Ar-Ge Merkezi ziyaret edilerek detaylı bilgiler aktarıldı.
Gezi üç ayrı grup olarak Elektrik Ar-ge Yöneticisi Özkan URHUN, Mekanik Arge Mühendisi İsmail AYTİMUR, Anahtar Priz Teknisyeni Cemil YACI rehberliğinde gerçekleşti.
Makel “Bir Olursak Biz Oluruz” sloganı ile ertesi gün Grand Makel Otel ‘de yaklaşık 200 kişi ile bir araya geldi. Sabah saat 10.00 da başlayan toplantı öğle yemeğine kadar devam etti. Toplantıda ilk olarak iş ortaklarına toplantına konseptine uygun olarak hazırlanan tanıtım filmi gösterildi. Filmin içeriği ve tematik yapısı toplantıya katılanlar tarafından çok beğenildi.
Filmin ardından konuşma kürsüsüne sırayla Makel Yönetim Kurulu Başkanı Necati Çalışkan, Makel Genel Müdürü Hakan Öztürk, Satış – Pazarlama Direktörü Serkan Emsal ve Ar-Ge Direktörü Ünal Küçük çıktı.
Kürsüde bir konuşma gerçekleştiren Makel Yönetim Kurulu Başkanı Necati Çalışkan söze bugüne kadar yaptıkları en değerli yatırımlarının bayileri ve iş ortakları olduğunu söyledi. 2018 yılına umutlu bir başlangıç yaptıklarını söyleyen Çalışkan ilk ve ikinci çeyrekte bütçelerin üzerinde bir büyüme yaşadıklarını belirtti.
Gerçekleşen bu büyümenin kendileri ve sektör adına heyecan verici olduğunu belirten Çalışkan, ardından tam tersi bir durum yaşandığını belirterek 2018 seçimi sonrası büyüme eğrisinin düşüşe geçtiğini ve tüm sektörün, ülkenin bu durumdan olumsuz etkilendiğini belirterek sektörde Makel’in iş hacminde Makel’den başka Türk firması kalmadığını ifade etti.
Necati Çalışkan sözlerine şöyle devam etti:
“Sanayicilik geçmişimde 42 yılda 4-5 büyük krizle karşılaştık ve bu krizlerden büyüyerek çıktık. Her krizi fırsata çevirmeye başardık. Ancak bu kez yaşanan finansal kriz çok alışık olmadığımız, beklemediğimiz bir ortam oluşturdu ve herkes gibi bizleri de etkiledi.” dedi.
Finans sektörünün zor günlerden geçtiğini belirten Çalışkan, Türk bankalarının dış kaynaklı fonlardan sıcak para akışını çözmeye çalıştıklarını ancak birçok aşamada yaşanan endişeli durum nedeniyle bankaların piyasadan kendilerini çekip nakitte kaldıklarını belirtti.
Piyasaya verilmesi gereken nakitlerin ‘firmalardan geri ödeme konusunda sorunlar olabileceği’ endişesi ile verilmemesi nedeniyle krizin bir kat daha arttığını söyleyen Çalışkan sözlerine şöyle devam etti;
“Eylül ayı başında bankalar yavaş yavaş piyasaya inmeye başladılar. Ama bu sefer de başka bir durum ile karşılaştık; Türkiye’de uzun yıllar ‘düşük faiz-düşük kur’ ile yatırım yapan sizler ve bizler bir anda %40-50 dolar artışı karşımıza gelen bu durum nedeniyle travma yaşadık.
Kur artışı sanayiciler tarafında büyük sıkıntıların yaşanmasına neden oldu.
Ancak her şeye rağmen 2018 yılını yüzde 15 gibi bir büyüme oranıyla bitirdik. 2018 bizim için bir imtihan dönemi oldu. Ama biz ülkemizi ve sektörümüzü çok sevdiğimiz için Türkiye’de yapılmayan şeylere hep el attık.
Ülkemizde ilk sayaç üretimine el attık, 2017-2018 yılında Makel olarak 10 milyon Euro tutarında LED Aydınlatma işine yatırım yaptık. Hep Türkiye’de yapılmayan yapılabilecek cari zararlarımıza katkı sağlayabilecek ürünleri yapma gayretinde olduk. Böyle de bir vizyonumuz var. ‘Akıllı Bina Otomasyon’ işini buna örnek verebilirim.
Şu anda bu işi bizim gibi yapan başka yerli firma yok. Ev otomasyon sistemlerinde Türkiye’nin önü açılıyor. İhracat sektöründe Rusya’da önemli bir pazara sahibiz. Amacımız anahtar – priz denildiğinde akla Makel’in gelmesi. Makel’in de akla jenerik bir marka olarak gelmesini sağlamak için çok çalışıyoruz.”
Ardından söz alan Makel Genel Müdürü Hakan ÖZTÜRK Türkiye’den aldığını yine Türkiye’ye veren Makel’in sadece iyi gün değil aynı zamanda bir kötü gün dostu olduğunu söyledi. Öztürk sözlerine şöyle devam etti:
‘’ Bir olursak Biz Oluruz ‘’ temalı buluşmamızda siz değerli bayilerimiz ile bir arada olmaktan dolayı çok mutluyuz. Sektördeki tecrübemiz ve siz değerli bayilerimiz ile oluşan başarımızı yine sizlerle birlikte büyütmeye ve markamızın değerini hem ülkemizde hem de dünyada arttırmaya MAKEL olarak devam edeceğiz.
Kuruluşundan bu yana geçen 42 yıl içinde, her zaman bize yol gösteren değerler oldu. Makel denildiğinde, bu değerler ve bu kimliğimiz akla gelsin istedik. Türkiye’den aldığını yine Türkiye’ye vermeyi prensip edinen, sadece iyi gün değil, kötü gün dostu kabul edilen, sektörünün duayenlerinden bir firma olarak güven duyulan, öz kaynaklarını kullanarak finansman ihtiyaçlarını sağlayan, Yurtiçi-yurtdışı pazarlarda yerli-yabancı rakiplerine karşı başarıyla rekabet eden, markasının gücü nedeniyle bir kısım rakipleri tarafından taklit edilen, ürettiği tüm ürünlerde kaliteyi, montaj kolaylığını ve sağlamlığı ön planda tutarak ürünlerinde standardın üstünde kaliteyi amaçlayan, bir marka kimliği oluşturmuştur.”
Sunumlar Satış – Pazarlama Direktörü Serkan Emsal ve Ar-Ge Direktörü Ünal Küçük ile devam etti.
Öğle yemeği sonrasında sahne alan Astoria Dans Topluluğu Karadeniz’den Ege’ye ve Anadolu’ya dek birçok yöreye ait dansları muhteşem bir performans ile sergiledi. Misafirlerin yoğun ilgisinde gösterilerini gerçekleştiren topluluğa ilgi yüksek oldu.
Dans gösterisi sonrası sahneye konuk konuşmacı olarak Prof. Dr. Kerem Alkin geldi. Türkiye ve dünyada oluşan ekonomik trendler, 2019 vizyonu ve gelecek dönem stratejik yaklaşımlarla ilgili son derece faydalı bilgiler veren Alkin, 2018 yılına ilişkin geçmişe dönük birçok konuyu da gündeme taşıdı.
Dünyaca ünlü Japon finans kurumlarından bir olan Nomura’nın 2018 yılında yayınladığı ekonomik başlıklarda Türkiye’nin önemli bir şekilde yer aldığını belirten Alkin, ülkemizin bu anlamda artık uluslararası ölçekte takip edildiğini söyledi. Küresel büyümedeki yavaşlamadan, 31 Mart yerel seçimlerine kadar güncelleştirilmiş birçok başlığı mercek altına Kerem Alkin, 2019 yılında merkez bankalarının dünyadaki birçok gelişmeye bağlı olarak strateji değiştirmek durumunda olduklarını söyledi. Prof. Dr. Kerem Alkin şöyle devam etti :
“ 2019 yılında parasal sıkılaştırma devam edecek. Donald Trump’ın ticaret savaşları birçok ülkeyi etkiledi. Dünya ekonomisi ile ilgili büyümede bazı endişeler var. Bu durum tabi ki bizi de etkiliyor. Amerika ve Avrupa Merkez Bankaları bundan dolayı kurgularını değiştirdi. Gerek Avrupa gerekse Amerika da para politikalarında farklılıklar olacak.
Avrupa resesyon dönemine girdi. Bu durum sadece para politikası ile ilgili değil. Bunu etkileyen başka sorunlar da var. Biri Brexit anlaşmazlığı. Anlaşmazlığa gidilirse İngiltere gümrük birliği dahil her şeyden çıkmak durumunda kalacak. Bugüne dek sıfır gümrük ile aldığı ürünler yüzde 12 vergi yükü ile tekrar ülkeye girecek.
İngilizler bu bedeli ödemek durumunda kalacaklar. Bu anlamda 29 Mart bir milat. Diğer etken ise mayıs ayında İngilizler Avrupa Parlamentosu seçimlerini bekliyorlar. Avrupa tarihinde ilk kez Avrupa Parlamentosu’nun yüzde 28 sandalye sayısı aşırı sağ ve sol tarafa mensup siyasilerin eline geçmesi bekleniyor.
Bu nedenle Avrupa Parlamentosu’nun yeni gelecek bu gruplar ile radikalleşmesi bekleniyor. Ancak İngiltere bu durumu anlaşmazlık sağlayarak lehine bitirmeyi amaçlıyor. Radikalleşen parlamento içindeki üyeler birlik sistemine karşı olduklarından yeni anlaşmaların gündeme gelmesi bekleniyor. İngiltere bu noktada bunu bekliyor. Bu durum beraberinde yeni riskleri de getiriyor.” dedi.
2019 yılı için başlıkları; küresel ticaret gerginlik, dijitalleşme, ABD’nin sebep olduğu ekonomik ticaret belirsizlik ve doğal afetler olarak belirleyen Alkin, bu yıl için tüm kesimlerin en çok merak ettiği konunun euro – dolar paritesinin ve dolar kurunun ile ilgili ne olacağı, nasıl sonuçlanacağı olduğunu söyledi.
ABD Başkanı Trump’ın Avrupa’ya karşı Çin’de olduğu gibi ticaret savaşı politikasının devam etmesi durumunda Euro’nun değer kaybedeceğini belirten Alkin şöyle dedi : “Trump buna müsaade etmeyecek. Bütün bu trafikte Euro – Dolar paritesi 1.12-1.15 bandında sıkıştı. Brexit anlaşmazlık ile biterse bir kırılma olacak.
Üstüne Avrupa Parlamento seçimleri de bu paritenin kırılacağını gösteriyor. Bu yıl çok bir yükselme beklemiyoruz. Brexit anlaşması bir şekilde ertelenir ve yılsonuna kayarsa Euro değer kazanır. Bizim Euro nun değerli olmasına ihtiyacımız var. 31 Mart yerel seçimleri sonrasında sonuçlar ittifakın yeniden güçlenmesine imkan verirse ABD’de Merkez Bankası FED bu gelişmelere bağlı olarak para politikasını sertleştirmezse yıl sonuna kadar kuru 5.30 ile bitiririz” dedi.
Uluslararası sigorta şirketi Kofas’ın yayınladığı raporda küresel durgunluk nedeniyle otomotiv ve ilaç sanayisinin orta düzeyde risk alanına kaydığını söyledi. Kırmızı çizgide bu rapora göre tek sektörün inşaat sektörü olduğunu belirten Alkin, duruma ilişkin yorumlarını şöyle devam ettirdi:
“ İnşaat sektörü tüm dünyada sıkıntılı. Bu sektörün durma gibi bir ihtimali yok. Nüfus durmadan artıyor. Şöyle bir yanlışa düşmeyelim. Yakın gündem günceli ile reel sektörlere yönelik ufuk kaybı yaşıyoruz. Sanki bir anda her şey bitecek gibi geliyor. Bizim geniş ölçekte ülke olarak yeni iş imkânlarını takip etmemiz lazım.
Afrika bu anlamda gelecek vaat ediyor. Herkes oranın peşinde. Afrika bize yakın bir ülke. Sabıka dosyamız temiz. Ne sömürdük ne başka bir şey yaptık veya istedik. Gelecekseniz siz gelin diyorlar. 2060 da nüfusumuz 96 ile 102 milyon arasında olacak. Çalışan nüfus sayımız şu anda 30 milyon. 2060 da 54 – 57 milyon çalışan sayımızın olması bekleniyor.
Türkiye’nin yaşam standardı o dönemde 38 bin ile 42 bin dolar arasında olacak. Bu kadar kişinin konjoktürel olarak hiçbir şey harcamadan yaşaması mümkün mü? Dolayısıyla 15-20 sene sonrasını göremiyorsak ve önlem almıyorsak strateji üretemiyorsak geleceği o zaman boşa çıkartırız.”
Tarım ve gıda üretimi ile tanzim satış konularına da değinen Alkin, sunumunu aşağıdaki sözleri ile devam ettirdi:
“Türkiye tek başına gıda ve tarımda kendi kendine yetiyordu ama son 25 yılda nüfus yüzde 50 arttı. Türkiye’nin tarım ihracatı toplamı 18 milyar dolar. Kg başına katma değer 0.30 cent. Buradan kaç kilogram ihracat yapmışız siz hesaplayın.
Ülke içindeki tüketimi yurt dışına kaydırdığımız için artan nüfus ihtiyacı için ithalat yapmak bir zorunluluk haline geldi. Bildiğiniz gibi ekonomi politikaların da üç bacağından biri olan kontrol politikasıdır. Hükümet tanzim satışlar ile kamusal bazı önlemler aldı. Bunlar geçmişte de hep oldu.
Arada piyasayı regüle etmek için kamuda bazen dengelemeler yapılır; kısaca müdahale eder. Nisan ve Mayıs ayına kadar yıllıklandırılmış manşet enflasyonu yüzde 18’in altına düşmeli. Bunu yaparsak finansal sistemde reel sektörde kullanılan kredileri aşağı çekmek mümkün olacak. Yüksek faiz getirisinin bittiği görülürse söz konusu bu kaynaklar ekonomiye harcama olarak aktarılır. Enflasyonun düşmesi piyasaya bırakılmaz.”
2100 yılında 63 trilyon dolar olması beklenen dünya ticaretinin 40 trilyonunun Afrika ve Asya arasında ticari hacimden geleceğini belirten Alkin “Türkiye bunun tam merkezinde olacak” dedi.
Prof. Dr. Kerem Alkin’in konuşmasından sonra toplantıya katılan iş ortaklarına plaketleri takdim edildi. Program gala yemeği ile devam etti. Sanatçı Özge Erdeniz ve Orkestrası gece boyunca birbirinden güzel şarkılarla misafirlerimize güzel anlar yaşattı.