İnsan odaklı aydınlatma kavramı son zamanlarda oldukça popüler bir kavramdır. Yeni koronavirüs riskine karşı alınması gereken 14 maddelik genelgede özellikle son madde dikkat çekmektedir.
Son maddede bol sıvı tüketin, dengeli beslenin, uyku düzeninize dikkat edin gibi önlemler yer alıyor. Buradan çıkarılabilecek sonuç şu: Vücudun bir saati var ve bu saat çok önemli.
Söylenilen bu saat normal saat değil beyindeki saat. Yani biyolojik saat. Melatonin hormonu insanları ertesi güne sağlıklı hazırlar. Gece 22.00, sabah 6.00 saatleri arasında melatoninin beynin belirli bir düzeye artması lazımdır.
Melatonin hormonunun artış gösterdiği saatlerde vücuda doğrudan çok fazla ışık almak oldukça zararlıdır. Görüldüğü üzere melatonin düzeyi gece 22.00 6.00 arası artarken ve vücut dinlenirken aynı zamanda vücut sıcaklığı düşüyor.
Kortizon yine farklı bir döngü içerisinde farklı saatler arasında belirli bir eğim içerisinde ama kendi ritim içerisinde seyrediyor. Dolayısıyla bu denge ve düzeni aslında bozmamak gerekir.
Sadece bu değil elbette; pankreas, karaciğer, bağırsak kısacası tüm hücrelerde DNA’da bir saat olduğunu düşünülürse aslında vücudun içerisini tanıyıp ışın bütün bu düzene nasıl etki ettiği bilinirse o zaman ışığın sağlık konusunu daha önemli olduğunu düşünülmesi gerektiği anlaşılabilir.
Peter Boyce şöyle diyor: Vücudun kendi biyolojik ve fizyolojik ritmini sağlaması önemlidir. Cümlesinden çıkarılması gereken anlam şudur: Vücudun kendi biyolojik ve fizyolojik ritmini sağlaması oldukça önemli ve değerlidir.
Işığın görülmeyen bütün bu etkileri insanın biyolojik saatini ve bağışıklık sistemini, vücuttaki işlemlerin doğru yapılması için çok önemlidir. O yüzden insan odaklı aydınlatma yalnızca otomasyon sistem tasarımı uygulamasından ibaret değildir. Bununla birlikte bu söylenilen bilgilerin de ona eklendirilmesi gerekmektedir.
Aydınlık düzeyi tercihi, aydınlık düzeyi dağılımları, renk sıcaklığı, armatür seçimi bunların hepsinin konumlandırılması ve yansıtma çarpanları insan odaklı aydınlatma sistemi için önemli unsurlardır.
Bu şartların hepsinin sağlandığı varsayıldığı zaman bile melatonin düzeyi tüm gece boyunca değişmektedir.
İnsan odaklı olmayan aydınlatma sistemlerinde bu durumların hepsi aynı anda kontrol edilemediğinden dolayı gece boyunca insanlar dinlenemiyor ve sonraki güne bağışıklık direnci düşük ve yorgun bir şekilde uyanıyorlar.
Ayrıca bu durum kanser riskini de arttırıyor özellikle çift vardiya çalışılan yerlerde gece periyodunda uyanık kalan iş kurumuna sahip kişilerde çok ciddi bir anlamda kanser oranlarında artış olduğunu bilinmektedir.
2002 yılında Gerald ve arkadaşlarının yayınladığı ve aslında kongrelerde de sunulup insanlarla paylaşılan koni ve çubuk hücrelerden başka ışığa duyarlı yeni bir reseptör tanımlanıyor. Bu yeni reseptör görme eylemi ile direk ilişkili değil meropsin adı verilen protein içeriyor.
Görevi de melatonin üretiminde ilişkili olan hipofiz bezini uyarmak. İlgili reseptörün farklı boylarındaki ışığa duyarlı melatonin hormonun salgısını değiştiriyor.
Ayrıca Healthful Lighting Society adındaki grup da bu konu hakkına çalışmalar yürütmektedir. Yine Measurement Desing For Human Centric Lighting diyor ki: Işığın beyne varış rotası yolu içeresinde gözle görmeyi sağlayan foto reseptörlerin yanı sıra vücudun Sirkadriyan resmi, neron endoplin, nero davranışsal sistemlerini etkileyen ve ışığa duyarlı retina gardiyar hücreleri olarak adlandırılan yeni reseptörün tanımlanmasıyla yeni reseptör insan aydınlatmasından psikolojik olarak etkilenmektedir. İşte bütün bunlar insan odaklı aydınlatmanın bir planıdır.
Gerekli aydınlık düzeyinin sağlamak, kamaşma endeksini sağlamak, ışık rengi sıcaklığından öte tabi ki renk fazlalığını geri verme ve lambaların spektual duyarlık evrelerine bakarak bunu sağlamak ve senaryoları bu bağlamda yazmaktır. Ve tabi ki bunu yaparken şunu da düşünmek gerekmektedir ki sadece yatay ve düşey düzlemdeki aydınlık düzeyi hesabı yetmemektedir.
Silindirik aydınlık düzeyi hesabı çok önemlidir. Aynı zamanda insan odaklı aydınlatma adına Amerika’da çok önemli çalışmalar yapılmaktadır. Sirkadriyan ışığın anlaşılmasını ve uygulanmasında yönelik bir ölçümleme olduğunu ve geliştirildiğini göstermektedir.
Sikadan sitemulus aydınlık düzeyinin dikkate alınması gerektiğini söylemektedir. Zamanlamasının yani ne kadar ışık kaynağına maruz kalındığının hesaba katılması gerekmektedir.
İnsan vücudunun işleyişine ve ihtiyaçlarına bakıldığı zaman insan odaklı aydınlatmayı daha ileri bir seviyeye taşımak ve daha iyi yerlere getirmek gerektiği görülecektir. Ayrıca Alzheimer hastalarının aksite düzeylerinin azaltılması için belirli bir aydınlık düzeyinde bir ortam kurmaya çalışılması gerekmektedir.
Bunula birlikte sara nöbeti geçiren kişilerin, gözüne direk ışık verdiğimiz taktirde flaş patlaması ile alfa beta dalgaları ölçülebilmektedir. Yine beyindeki bir takım kısmın ne düzeyde ışığa etkili olduğu ölçülebilmektedir.
İnsan odaklı aydınlatma sisteminin bir amacı da kalite düzeyini arttırmak yani nitelikli aydınlatmayı yakalamaktır. İngiltere’de yapılan bir uygulamada emar çekimlerinde %25 gibi artış yani kaliteli bir çekimlerde artış oldu.
Nedeni ise hastanın ortamda daha rahat iken daha iyi fotoğraflar çekildiği gene kanıtlanmış kâğıda geçmiştir. Sağlık yapılarında hem toplu alanlar için bekleme salonları acil servisler gibi yerlerin yeniden aydınlatılmasında gözden geçirmenin önemi de buradan anlaşılabilir.
Gündüz 400lx/ 6500K veya 550lx/ 2700K senaryosuyla gözdeki iki saat gelen aydınlık düzeyi, Sirkadyan Atimulus 0.3-0.4 derecesinde ulaştırırken, akşamüzeri 50 lx/ 2700K ile göze gelen aynı düzeyi Sirkadyan Stimulus 0,1 düzeyinde ulaştırır.
Aydınlık düzeyi, ışık düzeyi, zaman, ışık şiddeti ve yönü değerlendirilmelidir. Ayrıca insan odaklı aydınlatma sistemlerinde insanın yaşı da oldukça önemli bir etkendir. İnsan odaklı aydınlatma sistemleri bütün mekanlar için ve her yaştan insan için ayrıca ve özel olarak tasarlanmaktadır.
Kaynak: Bu içerik Prof. Dr. Banu Manav’ın video sunumundan Sektörüm Dergisi tarafından derlenmiştir.