iletisim-nedir-tarihi-surec

Size iletişim nedir, diye sorsam kaç farklı tanım türetebilirsiniz? 3.. 5.. 10.. Şimdi sizi şaşırtacağıma emin olduğum bir bilgiyi paylaşayım; farklı disiplinlerin de konusu olması sebebiyle literatürde iletişimin, Dance ve Larson’un  (Yumlu,K. (1994). Kitle iletişim kuramları ve araştırmaları. İzmir: Nam Basım) araştırmalarına göre 126 farklı tanımı var. Öyleyse biz ayrı ayrı bu tanımlar yerine, hepsinde ortak olan yönlerin üzerinde durmaya çalışalım;

İletişim Nedir ?

İnsanlar, hayvanlar ve hatta bitkiler (bugün bilimsel bir netlik olarak ortaya konulamamış olsa da) çeşitli ve kompleks biçimde iletişim kurarlar. İletişim kısaca bağ kurmaktır. Belki gelecekte, bugün itibariyle iletişimlerinin arkasında hala bir insan beynine ihtiyaç duyan makinelerin de iletişiminden de söz etmek mümkün olabilir, kim bilir..

İletişimin Temel Öğesi Semboller midir?

Kimilerine göre iletişimde öne çıkan; dil, sözcük, rakam, beden hareketi, görsel, ikon, resim vb. araçlar fikirlerin bizatihi kendisi değil, sembolleridir.

Kimilerine göre ise iletişim;

  • Bir kızılderilinin yaktığı dumanın ateşi, divit, okka, kuzu derisi sonrası ulaştırma.
  • Güvercinler uçurarak bilgilendirme
  • Mektuplarda sembol mü var ?
  • Duvar yazıları iletişim türlerinden değil midir
  • Mağaralarda yapılan resimlede iletişim anlatılmaz mı?

Dünyanın farklı coğrafyalarında yahut farklı zaman dilimlerinde yaşayan insanlar, aynı fikri bu araçlardan birini ya da birkaçını kullanarak kendilerini birçok farklı şekilde ifade etmişlerdir.

İletişimde Anlam Paylaşımı Olmalıdır

Herhangi iki canlının iletişiminin gerçekleşebilmesi, tarafların kullandığı; ifade, terim, işaret gibi sembollerde ortak öğelerdeki “anlam” tanımlarının aynı olması esasına bağlıdır. Bununla anlatmak istediğimi örneklendirmek faydalı olabilir.

Örneğin; bir Avustralya Aborjin’ine akıllı telefonunuzu gösterdiğinizde, muhtemelen bunun sihirli bir kutu olduğunu düşünecek, oynatılan filmdeki ses ve görüntülere, zihninde evvelden böyle bir şablona sahip olmadığı için bir anlam veremeyecek, tanımlarken kendi zihin şablonunda var olan en yakın temayı kullanacaktır.

Peki İletişim Neden Bu Kadar Önemli?

Çünkü iletişim; canlılar için bir zorunluluktur.  Varlık bulduğu andan itibaren, doğası gereği “ihtiyaçlar” hiyerarşisini doğru yönetmek zorunda olan canlılar, özellikle de insanlar; bedenleriyle, sesleriyle hatta bazen sessizlikleriyle zorunlu olarak iletişim halinde bulunurlar.

Bir insanın, 24 saatlik zaman diliminde iletişim içinde bulunduğu sürenin oranı yaklaşık olarak %70’tir. Bu bakımdan iletişim, yaşamın vazgeçilemez ve kaçınılmaz bir parçasıdır.

İletişim aynı zamanda, geri dönüşümsüz bir bilgi akışıdır. Ağzınızdan çıkan sözün artık size ait olmadığı gerçeği gibi, aktardığınız tüm sinyaller sizden bağımsız bir varlık kazanır. Elbette iletişimde kullanılan tüm bilgi paketlerinin gerçeği yansıtmayabileceğini, manipülatif de olabileceğini akılda tutarak, etik sorunları da beraberinde getirebileceğini bilmeliyiz.

Gürültü ve Geri Bildirim Konulu Tablo-1

Şekilde gösterilen iletişim unsurlarını tanıyalım; burada kaynak; iletişimi başlatan kişi ya da gruptur. Kaynağın meramını alıcıya aktarmaya hazırlanırken kullanacağı (örneğin; anadilinin kalıpları, kültürel jest ve mimikler) semboller mesajınızı kodlar. Burada kaynağın, alıcı ile aynı anlamları yüklediği ortak sembolleri kullanma yeteneği vurucu noktadır.

Bunu bir örnekle anlatalım; yeni bir ürün çıkardınız ve pazarlama stratejisi geliştirmek istiyorsunuz. Eğer hedef kitleniz elektrik aydınlatma toptancıları olacaksa; bu hedef kitlenin yaş ortalaması, kültürel özellikleri, yaşam alışkanlıkları gibi bir takım kliklerden yola çıkarak ortak anlam içeren hedefe uygun bir kod üretmek durumundasınız.

Oysa hedef kitleniz sadece mimarlardan oluşsaydı, bu defa eğitim ve teknik ortaklılarını da hesaba katarak, hatta en başa koyarak bir kod oluşturacaktınız.

  1. Celaleddin Rumi’ye atfedilen bir söz vardır; “Ne anlatırsan anlat, söyleyeceklerin karşındakinin anlayabileceği kadardır” İşte bu çarpıcı cümlenin anlattığı tam da konumuzun öbeğini oluşturur. Mesajınızı doğru biçimde aktarmak için kodlamasında dikkat etmeniz gereken diğer hususlar ise; anlamlı bir bilgi olması, yanıltıcı detay içermeyen bir doğruluğa sahip olması, gerçekçiliği, açık ve anlaşılabilir oluşudur.

Kanal; mesajınızın iletilmesi sürecinde kullandığınız yoldur. Örneğin; sinirlendiğinizi göstermek istediğiniz bir iş arkadaşınıza bakarken görme kanalını kullanıyorsunuz. Telefon görüşmelerinde ise işitsel kanalı..

Araştırmalar gösteriyor ki; etkili iletişim için sözlü ve görsel kanalı bir arada kullanmak en etkili yoldur. Zira; bir şirket toplantısında sunumunuzu yaparken size “dinliyorum” diyen patronunuzun diğer yandan önündeki evraklara göz attığını hayal edersek, aranızda pek de başarılı bir iletişim olmadığını söyleyebiliriz.

İletişim sürecinde kullanılan 3 temel kanal vardır. Sunumsal Araçlar; kişinin varlığına bağlıdır. Ses, yüz, jest, mimikler temel araçlarıdır. Temsili Araçlar; kişilere, zaman ve mekana bağımlı değildir. Kitaplar, heykeller, bayraklar, anıtlar bu kategoriye girer. Mekanik ve Teknolojik Araçlar; telefon, internet, televizyon gibi teknolojik araçların tümü diyebiliriz.

Buraya kadar olan iletişim sürecinde kontrol sizdeydi. Ancak bu aşamadan sonra özenimiz alıcı olacak. Mesajın hedefi olan alıcının; biyolojik, psikolojik kişisel süreçleri mesajınızın nasıl algılanacağında çok önemlidir.

Nihayet hangi yöntemle ve hangi kodları kullanarak oluşturmuş olursanız olun, alıcı sembollere dönüşen mesajı, kendi duygu düşünce ve birikimleri çerçevesinde değerlendirebilecektir.

Alıcının kod açma yeteneği, mesajın alınıp alınmadığını gösterir biçimde, olumlu ya da olumsuz geribildirime dönüşecektir. (Geribildirim süreçlerine yazının sonunda ayrıca değineceğim.)

Bu yetenek elbette; alıcının algılama hızı ve gücü, konuya ilişkin entelektüel birikimi, statüsü, kaynağa olan yaklaşım tarzı ve otorite kabulü ya da saygısı, zihin perspektifi gibi etkenlere göre değişkendir.

Mesajınızın doğru okunması için hedef alıcı yeterliliğe sahip değilse, mesajınızın doğru etkiyi yaratmamasından alıcı değil, siz sorumlusunuz.

Eğer alıcı sunduğunuz biçimiyle sizi anlamıyorsa, alıcınızı değil, mesajınızı değiştirmeyi deneyin.

Artık iletişimde mesajlarınızı nasıl iletmeniz gerektiğini teorik olarak biliyorsunuz. Alıcı tarafında yapmanız gerekenleri de.. ancak halletmeniz gereken bir önemli nokta daha var; Gürültü.

fiziksel-fizyolojik-konuyu-anlatan-tablo-1

İletişimi bozan her tür etken gürültüdür. Örneğin; bir mühendisin röportaj öncesi sohbet esnasında konuyla ilgili teknik bilgiye sahip olması beklenmeyen ve gerekmeyen muhabire, konusunda yetkin olduğunu kanıtlamak gayesiyle teknik terimler içerecek biçimde konuşması.. (Semantik Gürültü) ya da bir fabrika ziyaretinde, satın alma müdürü dostunuza son ürününüzü tanıtmaya çalışırken, kapı her açıldığında üretim bandından gelen o korkunç ses.. (Fiziksel Gürültü)

Grip enfeksiyonu ile mücadele ettiğiniz bir kış günü, önemli olduğu için ertelemediğiniz bir toplantıda size anlatılanların uğultu gibi geldiği bir toplantı.. (Fizyolojik Gürültü) Belki de ilk kez çalışacağınız bir firmanın karar vericisi, bir arkadaşından markanızla ilgili yaşanmış olumsuz hikaye dinlediği için, söylediklerinize oldukça önyargılı yaklaşıyordur. (Psikolojik Gürültü)

Etkili bir iletişim kurmak istiyorsanız Gürültü’yü önlemeli, mümkün olduğu kadar minumuma indirmelisiniz.

Şimdi geribildirime geri dönelim. Zira geribildirim; özellikle kurumsal iletişimde, doğru yönetildiği takdirde ciddi kazanımlar sağlayabileceğiniz en önemli süreçtir. Çünkü iletişimin kesilmesi ya da devam etmesindeki dinamizm, geribildirime sıkı sıkıya bağlıdır. Dilerseniz literal anlamda bu konuda yapılmış birkaç sınıflandırmaya göz atalım;

  • Destekleyici/Eleştirel Geribildirim: Pazarlama Müdürünüze, sektör dışı ama ürününüze uygun bir uluslararası fuara katılmak istediğinizi söyleyip, fikrinin ne olduğunu sordunuz. Sizinle aynı yönde kanaat belirtip, “evet, katılmalıyız” demesi destekleyici geribildirim, “bize reel bir değer sağlamayacak” demesi eleştirel geribildirimdir.
  • Pozitif/Negatif Geribildirim: Destek bulmak istediğiniz yeni bir fikrinizi paylaşırken patronunuzun “haklısın, bu alana yatırım yapabiliriz” demesi pozitif geribildirim, kaşlarını çatarak “bu işe ayıracak finansı da sen mi bulacaksın?” sorusu negatif geribildirimdir.
  • Derhal/Gecikmiş Geribildirim: Almak istediğiniz projeye en uygun hizmet ve ürünü sağlayacak firma sizsiniz. Birkaç toplantı yaptınız ve paydaşınız da artık bunun farkında. Nihai toplantıda size “anlaşmamızı yapalım” diyorsa bu derhal geribildirim, “anlaşmayı maille iletin, inceler, uygunsa daha sonra tarafınıza iletiriz” diyorsa bu da gecikmiş geribildirimdir.

İletişim; ticari hayatımızda da özelimizde de en önemli başlık ve şahsi ütopyamın da en estetik alanıdır. Dolayısıyla her bir odası başka şekilde dekore edilmiş çok bölümlü bir yapıda gezercesine keyif aldığımı itiraf etmeliyim.

Yine de sizinle etkileşimimde alıcı konumunuza saygısızlık ederek sıkmak ve kendi iletişim sürecimi kendi ellerimle baltalamak istemem. Bu sebeple şubat sayımızda paylaşacaklarımız bu kadar olsun.

Önümüzdeki sayı görüşmek üzere,

Sevgiyle..

Nurşah SUNAY
1983 İstanbul doğumlu olan Nurşah Sunay aslen Of’ludur ? Elektrik Aydınlatma sektöründe reklam satışı, marka danışmanlığı, sektörel fuar hizmetlerine kadar olan tüm Satış-Pazarlama birikimini, 2010 yılında kurduğu Sektörüm Elektrik Aydınlatma Dijital Dergisi’ne taşıyarak sektöre önemli katkı sunan bir medya organı oluşturmuştur. Farklı disiplinlerde bilgi edinmeyi kişisel ilgi alanı olarak benimsemiş; Ekonomi alanında Sermaye Piyasası ve Menkul Kıymetler Borsası, Dinler Tarihi alanında İlahiyat ve Gazetecilik alanında Yeni Medya lisans ve ön lisans eğitimlerini tamamlamıştır. Evli ve 4 çocuk annesi olan Nurşah Sunay, tüm mesleki faaliyetlerini, Sektörüm Dergisi’nin Dijital Medya Direktörlüğünü de üstlenen eşi Serdar Sunay ile birlikte yönetmektedir.