Tarihteki en eski aydınlatma örnekleri, insanoğlunun doğal ışık kaynaklarını kullanarak yapay aydınlatma yöntemleri geliştirmesiyle başlar. Antik dönemlerde yol gösterme ve güvenlik amacıyla yakılan büyük ateşler ve taşınabilir fenerler de bunlar arasındadır. Denizcilere yol göstermek için büyük bir aydınlatma kaynağı olarak tasarlanan İskenderiye Feneri (MÖ 3. yüzyıl), antik dünyanın yedi harikasından biri olarak tarih boyunca hayranlık uyandıran bir yapı olmuştur.

Bu efsanevi fener, Mısır’da Akdeniz kıyısındaki İskenderiye şehrinin hemen yakınındaki Faros Adası’nda inşa edilmiştir. Adını bulunduğu bu adadan alan fener, o kadar etkileyiciydi ki; günümüzde “fener” anlamına gelen birçok dildeki kelimenin (örneğin İngilizce’deki pharos) kökeni de buradan gelir. Şimdi bu harika yapının detaylarına bir bakalım..

İskenderiye Feneri’nin İnşası ve Amacı

Fener, Büyük İskender’in kurduğu İskenderiye şehrinin ihtişamını artırmak ve limanına gelen gemilere rehberlik etmek amacıyla inşa edilmiştir. Büyük İskender şehri kurmuş olsa da, fenerin inşası onun ölümünden sonra gerçekleşti.

Yapımına MÖ 3. yüzyılda, Ptolemaios hanedanının ikinci hükümdarı Ptolemaios I Soter döneminde başlandı. İnşaat, onun halefi Ptolemaios II döneminde, MÖ 280 civarında tamamlandı. Mimarı ise Sostratus adlı bir Yunan mühendis veya mimardı.

Bu fener sadece denizcilerin yolunu aydınlatmakla kalmadı; aynı zamanda Ptolemaios Krallığının gücünü ve zenginliğini de simgeledi.

O dönemde İskenderiye, dünyanın en büyük liman şehirlerinden biriydi, bu yüzden böyle devasa bir yapıya ihtiyaç duyuluyordu.

İskenderiye Feneri’nin neye benzediği konusunda elimizde doğrudan bir görsel ya da fiziksel kalıntı bulunmasa da tarihçiler ve arkeologlar, antik kaynaklar, çizimler, haritalar ve son keşiflerden yola çıkarak bir fikir edinmiş durumdalar. İşte fenerin görünümüyle ilgili bildiklerimiz şöyle;

Antik Yazılı Kaynaklar

Strabon (MÖ 1. yüzyıl): Ünlü Yunan coğrafyacı, fenerin boyutlarından ve denizcilere rehberlik etmek için nasıl kullanıldığından bahseder. Ancak detaylı bir tasvir sunmaz.

Josephus (MS 1. yüzyıl): Yahudi tarihçi, fenerin muazzam yüksekliğinden ve geniş tabanından söz eder.

Arap Seyyahlar (MS 9-13. yüzyıllar): Arap gezginler ve tarihçiler, fenerin üst üste üç bölümden oluştuğunu ve her katının farklı geometrik bir yapıya sahip olduğunu anlatır.

Örneğin, İbn Battuta ve El-İdrisi, yapının detaylı tasvirlerini yapmıştır. Bu kaynaklardan fenerin üç ana kısımdan oluştuğu (kare, sekizgen ve silindirik bölümler) anlaşılır.

Resimler ve Eski Tasvirler

Antik Sikkeler: Fenerin görsel temsillerinden biri, İskenderiye dönemine ait sikkeler üzerindedir. Bu sikkeler, fenerin üç katmanlı yapısını ve en üstte yer alan alevin bulunduğu bölgeyi gösterir. Sikkelerde ayrıca, fenerin tepesinde bir Poseidon veya Zeus heykeli olduğu görülür.

Orta Çağ Haritaları ve Çizimler: Arap ve Avrupa haritalarında, fenerin genel görünümü resmedilmiştir. Bunlar, genellikle modern fenerlerin prototipi olarak kabul edilen bir yapıyı gösterir.

Arkeolojik Kalıntılar

1994 yılında Fransız dalgıçlar ve arkeologlar, İskenderiye Limanı’nın dibinde fenerin kalıntılarına ulaştılar. Bulunan taş bloklar, devasa heykel parçaları ve diğer yapısal kalıntılar, fenerin büyüklüğünü ve mimari detaylarını anlamaya yardımcı oldu.

Bu kalıntılar arasında; büyük granit bloklar, fenerin tepesinde yer aldığı düşünülen Poseidon heykelinin parçaları ve mermer kaplama taşlar yer alıyor.

Modern Rekonstrüksiyonlar

Fenerin neye benzediğine dair modern çağda pek çok rekonstrüksiyon yapılmıştır. Arkeolog Jean-Yves Empereur, fenerin limandaki kalıntılarından yola çıkarak, yapının neye benzediği konusunda daha gerçekçi modeller geliştirmiştir.

Ayrıca UNESCO, İskenderiye Feneri’nin modern bir rekonstrüksiyonu için halen sanal modeller üzerinde çalışırken, bölgeyi koruma altına almak ve fenerin tarihini daha iyi anlamak için projeler yürütüyor.

İskenderiye Feneri’nin Mimarisi

Fenerin tasarımı, o döneme göre oldukça ileri bir mühendislik harikasıydı. Üç ana kısımdan oluşuyordu:

Alt Kısım (Kare Platform): Bu bölüm geniş ve sağlam bir kare taban üzerine inşa edilmişti. Limanı ve çevresindeki alanı gözetleme amacıyla kullanılan bir tür üs görevi görüyordu. Üzerinde muhafız odaları ve depo alanları bulunuyordu.

Orta Kısım (Sekizgen Katman): Kare tabanın üzerine inşa edilen, yukarı doğru daralan sekizgen bölüm, yapının görsel çekiciliğini artırıyor ve yükseklik kazandırıyordu. Bu tasarım, rüzgarın yapıya zarar vermesini engellemek için tercih edilmişti.

Üst Kısım (Silindirik Kule): En üstteki silindirik yapı, sürekli yanan bir alevin bulunduğu ve ışığın yayıldığı bölümdü. Burada bir aynalar sistemi kullanılarak alevin ışığı daha uzağa, hatta 50 kilometre kadar mesafeye ulaşacak şekilde yansıtılıyordu.

Yapının toplam yüksekliği 100 ila 130 metre arasında olduğu tahmin ediliyor. O dönemde bu, dünyanın en yüksek yapılarından biriydi. Fenerin tepesindeki ateş gece boyunca denizcileri yönlendirirken, gündüzleri de güneş ışığını yansıtan büyük aynalar görev yapıyordu.

Fenerin en üstünde, Poseidon veya Zeus’un bir heykeli de yer alıyordu. Bu heykel, yapının hem bir deniz feneri hem de simgesel bir anıt olduğunu göstermesi bakımından önemlidir.

İskenderiye Feneri Hakkındaki Efsaneler ve Hikayeler

İskenderiye Feneri hakkında natik dönemden bu yana söylenegelen birçok efsane vardır. Bunlardan biri, Sostratus’un adını fenerin üzerine gizlice kazıdığı hikayesidir.

Söylentiye göre Kral Ptolemaios, yapının kendi adıyla anılmasını istediği için Sostratus’a adını kazımasını yasaklamıştı. Ancak mimar, fenerin tabanına “Sostratus, Tanrılar için yaptı” yazısını gizlice kazıdı ve üzerini bir alçı tabakasıyla kapattı.

Zamanla alçı aşındığında, Sostratus’un ismi ortaya çıktı ve fener sonsuza kadar onun eseri olarak hatırlandı. Diğer yaygın efsaneler arasında şunlar da vardır;

Tanrılara İthaf Edilen Bir Mühendislik Harikası: Bir efsaneye göre, fenerin yapımı tanrı Poseidon’a adanmıştı. Bu inanç, denizcilerin denizdeki güvenliği sağlamak için tanrıya sunulan bir teşekkür olarak feneri bir tapınak olarak görmesinden kaynaklanır. Fenerin tepesindeki devasa heykelin Poseidon ya da Gün Tanrısı Helios’u temsil ettiği söylenir.

Bu efsane, Antik Yunan döneminde yazının önde gelen isimlerinden biri olan Strabon’un metinlerinde dolaylı olarak yer bulur.  Strabon, yapının mimari büyüklüğünü vurgularken onun ilahi bir anlama sahip olabileceğine de işaret etmiştir (Strabon, Geographica).

Kırmızı Camdan İnşa Edildiği Efsanesi: Bazı kaynaklarda, fenerin çevresindeki şaşa ve ihtişamı artırmak için tamamı kırmızı camdan yapıldığı öne sürülmüştür.

Bu camın, güneş ile parıldadığı ve denizciler için ışıltılı bir görüntü oluşturduğu anlatılır. Ancak bu fikir, antik yazarların eserlerinde yer almamış, daha çok halk arasında yayılan bir inanç olarak varlığını sürdürmüştür.

Büyülü Ayna Efsanesi: Fenerin en yaygın mitlerinden biri, zirvesinde bulunan ve düşman gemilerini yakıp yok edebilecek güce sahip büyülü bir aynadır. Bu aynanın, çevresine güçlü bir ışık yansıttığı ve dönemin savaşlarında bir silah olarak kullanıldığı söylenir.

Bu efsane, özellikle Orta Çağ Arap kaynaklarında yer almış, el-Mas’udi ve el-Idrisi gibi tarihçilerin yazılarında anlatılmıştır. El-Mas’udi’nin yazılarında, aynanın denizcileri kılavuzluk etmenin ötesinde askeri bir amaca hizmet ettiği belirtilir (Muruj al-Dhahab).

Felaket Getiren Bir Kehanet: Bir başka ünlü efsaneye göre, fenerin yıkılması İskenderiye şehrinin ve limanının çöküşünü simgeleyecekti. Bu inanç, fenerin kutsallığına olan bağlılığı pek çok dönemde diri tutmuştur.

Fenerin çeşitli deprem ve felaketlere dayanması bu kehanetin doğruluğuna dair bir kanıt olarak görülmüştür. Bu kehanet, Prokopius’un Bizans tarihine ilişkin yazılarında dolaylı olarak yer almış olabilir (De Aedificiis).

 Philip Galle / 1572

Sırrı Korunan Mimari: Bazı kaynaklarda, İskenderiye Feneri’nin mimari planlarının çözülemez bir bilmece olduğu anlatılır.

Bu efsaneye göre, fenerin tasarımları bir tapınak gibi gizlenmiştir ve sadece seçilmiş mühendisler tarafından biliniyordu. Bu durum, fenerin yüzyıllar boyunca yeniden inşa edilememesi üzerine ortaya çıkan bir anlatıya dayanmaktadır.

Antik çağa ilişkin yazılarda bu bilgiye yer verilmemekle birlikte, modern tarihçiler bu efsaneyi şehrin çöküşüyle ilişkili görmüyor.

Günümüzde, İskenderiye Feneri hâlâ denizcilik ve mühendislik harikası olarak anılıyor. Modern deniz fenerlerinin atası sayılan bu yapı, insanoğlunun yaratıcılığına dair unutulmaz bir sembol olmaya devam ediyor.

Nurşah SUNAY
1983 İstanbul doğumlu olan Nurşah Sunay aslen Of’ludur ? Elektrik Aydınlatma sektöründe reklam satışı, marka danışmanlığı, sektörel fuar hizmetlerine kadar olan tüm Satış-Pazarlama birikimini, 2010 yılında kurduğu Sektörüm Elektrik Aydınlatma Dijital Dergisi’ne taşıyarak sektöre önemli katkı sunan bir medya organı oluşturmuştur. Farklı disiplinlerde bilgi edinmeyi kişisel ilgi alanı olarak benimsemiş; Ekonomi alanında Sermaye Piyasası ve Menkul Kıymetler Borsası, Dinler Tarihi alanında İlahiyat ve Gazetecilik alanında Yeni Medya lisans ve ön lisans eğitimlerini tamamlamıştır. Evli ve 4 çocuk annesi olan Nurşah Sunay, tüm mesleki faaliyetlerini, Sektörüm Dergisi’nin Dijital Medya Direktörlüğünü de üstlenen eşi Serdar Sunay ile birlikte yönetmektedir.