Doğru Aydınlatma; ışık kaynağından yayılan enerjinin aydınlanan ortama ve çevreye estetik, sağlıklı ve en etkili biçimde ulaştığı aydınlatmadır.
Öncelikle şunu hep hatırlıyor olmamız lazım ki, yeri ve şekli ne olursa olsun, aydınlatma, insan içindir. Kendimiz içinde istediğimiz her şey en iyisi olandır. Dolayısıyla “aydınlatmanın doğrusunu “araştırmak, bulmak ve uygulamak zorundayız.
Aydınlatma tasarımı, ışık kaynaklarını kullanarak mekanla kullanıcı arasındaki ilişkiyi tanımlayan bir bilim ve sanat dalıdır. Aydınlatma, mekanın değeri ve ruhu için en önemli tamamlayıcıdır.
İnsan psikolojisi ile doğrudan bağlantılı olan aydınlatma sanatı gün geçtikçe ilerlemeye devam edecektir.
Bir mimar veya iç mimar için aydınlatma evde, ofiste veya bir mağazada, önem verdiği konuların başında gelir.
Ne yazık ki aydınlatma; günümüzde hâlâ yer yer önemsenmeyen, son dakikaya bırakılan ve çoğu zaman geçiştirilen bir konudur.
Oysa ki; bütünlüğü sağlayan her zaman aydınlatmadır. Farklı ışık oyunları ile bir mekânı çok değişik atmosfere sokabileceğiniz gibi, çok güzel olan bir mekâna yanlış aydınlatma ile son derece kötü bir görüntü de kazandırabilirsiniz.
Oteller, hastaneler, AVM‘ler, ofisler, şehirler, ülkelerdeki aydınlatmalar bilimsel olarak insanların iç huzurunu ve enerjiyi keşfetmekte kullanılmaktadır.
DOĞRU AYDINLATMA bilimseldir, teknolojiktir ve geçiştirilecek bir konu asla değildir”.
Konuyu şöyle detaylandıralım;
Görmeyi sağlayan ışık uyaranları elektromanyetik dalgalarla iletilmektedir. Gözde bulunan alıcılar 400 – 700 milimikronluk yelpaze içinde yer alan elektromanyetik dalgalarla uyarılmaktadır.
Yapı olarak bir fotoğraf makinasını andıran gözün ışık şiddetine ve mesafeye uyumunu göz bebeği (pupilla) sağlamaktadır.
Gözün dış tabakasının ön bölümü (kornea) lens gibi kırıcı yüzlerden, göz bebeği gibi açılıp kapanan ve iris olarak adlandırılan diyaframdan ve filme benzeyen retinadan oluşmaktadır.
Işık şiddeti arttıkça, göz bebeği daralarak retina üzerine fazla ışık düşmesini engellemeye çalışmaktadır.
Göz bebeği bu uyumu sağlayamazsa, retinanın aşırı ışık alması ve aydınlanması göz kamaşmasına neden olmaktadır.
Işık uyaranına karşı gözün uyumsuzluğu olan kamaşmanın sık olması ya da uzun sürmesi ise zorlanmaya neden olmaktadır. Bu çerçevede baş ve göz ağrıları yaşanmakta, göz yorulmakta, epilepsi ve migren nöbetleri gerçekleşebilmektedir.
Işığın şiddeti azaldıkça göz bebeği genişlemekte ve retina üzerine daha çok ışığın düşmesi sağlanmaktadır”(Köknel, 1998: 71).
Işığın seratonin seviyesi üzerinde de etkili olduğu bilinmektedir. Seratonin seviyesinin düşmesi, depresyonun yanı sıra pek çok hastalığa neden olabilmektedir. Bu kapsamda; ışık terapisi ile seratonin seviyesi ayarlanabilmekte, vücudun ve beynin dinçleşmesi sağlanabilmektedir.
İnsanlar mevsimler nedeniyle depresif davranışlarda bulunabilmekte ve bu olumsuzluk ışık ile ilintilendirilmektedir. Işık miktarındaki azalma hormonal dengeyi etkilemekte, hastalığa ve bağışıklık sisteminde zayıflamaya neden olmaktadır.
Kadınların erkeklere oranla ışığa daha duyarlı oldukları ve kanlarındaki melatonin düzeylerinin düşmesiyle bağlantılı olarak kış depresyonuna yakalandıkları bilinmektedir.
Detay verecek olursak; mekanlarda veya ofislerde “DOĞRU AYDINLATMA” olduğu zaman tüm iş görevleri daha kolay yapılır.
Uygun aydınlatma
İnsanlar, görme duyguları yoluyla bilgilerin yaklaşık yüzde 85’ini alırlar.
Uygun aydınlatma, parlama veya gölgeler olmadan, göz yorgunluğunu ve baş ağrısını azaltabilir; makine ve diğer güvenlik tehlikelerini hareketli görünürlüğünü artırarak işyeri kazalarını önleyebilir. Kaliteli aydınlatma kaza ve yaralanmaların şansını azaltır.
Çin’de 3000 yıl önce uygulamaya başlayan ve yüzyıllar boyunca Çin İmparatorluğu’nda üst düzey insanlar tarafından uygulanan Feng Shui; doğayı etkileyen iki akıcı element olan rüzgâr ve suyun yapıcı etkisini baz alarak, kozmik ve metafiziksel bir enerji olan ch’i enerjisini yükseltmeyi amaçlamaktadır
Bilimsel yönü ağır basmamakla birlikte, ışık ve aydınlatma konularına yönelik olarak ilginç bir savlara sahip olması nedeniyle, Feng Shui felsefesine değinmek istedim.
Feng Shui felsefesi uyarınca ışık–gölge, yin ve yang dengesini oluşturacak ve birbirlerini tamamlayacak şekilde kullanılmalıdır.
Feng Shui felsefesinin önemli bir diğer kavramı da düz çizgi ya da keskin açıların yarattığı negatif enerji olarak tanımlanabilen zehirli ok ya da shar adıyla bilinen oluşumdur.
Feng Shui; zehirli okları da içeren tüm negatif etkilere çare olarak, zehirli okları görünür olmaktan çıkarmayı önermektedir.
Aynalar, kristaller, avizeler ve ek aydınlatmalar yoluyla ışık miktarı arttırılarak ch’i enerjisi güçlendirilebilmektedir.
Simetrik olmayan bir mekanın, simetriyi engelleyen kısımlarını da aydınlatma ile telafi etmek mümkündür.
Tüm bu gerçeklerin ışığında, ışığın, insan fizyonomisi ve psikoloji üzerinde önemli etkileri olan bir olgu olduğunu söylemek mümkündür.
En değerli şey olan sağlık ve aydınlatmanın sağlığımız üzerinde direk etkili olduğu ortadadır.
Saygılarımla..