dijital-donusum-3

“Dijital dönüşüm”, var olan geleneksel yapının, elektronik dünya şartlarına göre DİJİTAL olarak düzenlenerek, aktif hayata geçirilme biçimidir..

Bir örnek üzerinden gidelim; su satıyorsunuz. En iyi fiyata en kaliteli ürünü sunuyorsunuz. İşletmenizin sürekli müşterisi olan üç beş tane de kervancı var ve durumunuz pek de fena değil. Halbuki dijital dünyada ‘aslında’ ürünlerinize, iş yaptığınız bu potansiyel dışında ihtiyaç duyan çok daha büyük bir kitle var..

Dijital Dönüşüm Nedir ?

Dijital dönüşümün getirisi bu fırsatı gördünüz. Öncelikle bakış açınızı genişletebilmek ve bu potansiyele ulaşmak için internetten bilgi aradınız, bulduklarınızı kıyasladınız, şaşırarak devam ettiniz incelemelere.. Bu arada ufak ufak narkozu da aldınız tabi..

Dijital Dönüşümde Narkozun diğer adı mobil teknoloji..

Eskilerin “aptal kutusu” dedikleri TV vardı. Sonra onu internet izledi. Bir süre sonra gelinen noktada neredeyse tüm özel&ticari ilişkilerin dijitalleşmiş halini cep telefonu sörfünde gördünüz.

Muazzam bir çöplük yığınından bilgi çıkarıp analiz etmeye çalışan biri olarak artık siz, akarsuda altın elemeye başladınız bile. Su tüccarı hikayemizin devamında artık siz;

  • Yeni açılan dijital pencere ve kendi üretim kapasitesini ölçüyorsunuz,
  • Kervanları küstürmeden, okyanus köşelerindeki ya da kutuplardaki olası müşterilerinizi dijital dünyada görüp, araştırabiliyorsunuz.
  • Doğru reklam verme yöntemlerini bir kaç tecrübeden sonra edindiniz.
  • Artık çölün ortasında bir su dükkanı değil, tüm ihtiyaç sahiplerinin olası tedarikçisisiniz.

Dijital Dönüşüm Örnek

Başka örnekler yaratalım mı? Taksici olsun mesela.. ya da sanayici.. eğitimci.., anahtarcı.. modelist.. fabrikatör.. Sonuç değişmeyecek. Küçücük bir kutu gibi görünüyor olsa da cep telefonları, dünya nüfusunun teknolojiyle en güçlü etkileşen tarafı..

Maalesef o dünyanın içinde, bazen ölüm tehlikesini bile görmeden karşıdan karşıya geçip, yemek pişirip, şirket yönetip, kararlar veren bağımlı ve farkındalıksız bir dünyaya dönüşüp- dönüştürüyoruz.. Çocuk bakıcıları, hakimler, öğretmenler.. ve dahası.. İtiraf etmek gerekirse bu çok tehlikeli bir aşı.

Bu tehlikelerin arasında su satışlarınızın artmasını istiyorsanız dönüşümün farkında olmak ve hangi mecrayı nasıl kullanacağınızı bilmek zorundasınız. Mesela, facebook kanalını fazla zorlarsanız, (ki bu hata çok yapılır) kervanlarınız susuz kalır ve sizi terk eder.

Hedef kitlenin kimine Linkedin’de (üst düzey yönetici), kimine Facebook’ta ulaşırsınız (al/sat-toptancı). Burada da farklı dinamikler, dolayısıyla farklı dillere sahip bambaşka dünyalar var.

Dijital dönüşümü görüp, tesisinizi, dijital yüzünüzü (Google’da ben kimim?) ve tüm sistemlerinizi uyumlu hale getirmek zorundasınız..

Sevip-sevmemek, onaylayıp-onaylamamak kişisel yorumdur. Ancak bu mecraları gerektiği kadar ve olması gerektiği gibi kullanmaktan başka bir yolunuz yok. Unutmayın kidenge”; canlılar ve tüm sistemler için her zaman en önemli prensiptir.

Ya bilginizi, emeğinizi, işinizi eritecek ya da elektronik dünyanın farkına varıp harekete geçeceksiniz.


“Dijital dönüşüm var olan Bilgi stoğu, alışkanlıklar sistemleri, düşünce ve davranış sistemleri ile ikinci bir uzamda oluşan ve oluşmaya devam eden Bilgi stoğu, alışkanlıklar sistemi, düşünce ve davranış sistemlerinin bütünleşmesidir… Dr. Hakan TAN”


Şimdi Dijital Dönüşüm konusunu akademik olarak ele alalım. Bu konuda yapılmış bir araştırmadan pasajlar paylaşalım.

SONUÇ

İnsanlık tarihine baktığımızda toplumların ekonomik, sosyal ve kültürel gelişme dinamikleriyle birlikte çalışma yaşamının da sürekli değişim içinde olduğu görülmektedir. Çalışma yaşamı açısından ilk olarak en önemli değişim tarım devrimi ile ortaya çıkmıştır.

Sanayi devrimi ise çalışma dahil insanın yaşamına dair hemen her şeyi köklü bir şekilde değiştiren bir süreç olarak değerlendirilmektedir.

Sanayi devriminin dinamikleri; ortaya çıkardığı teknolojik yeniliklerle belli bir aşamadan sonra ikinci sanayi devrimine yol açmış, 20. Yüzyılın son çeyreğinden itibaren post endüstriyel dönüşüm, bilgi teknolojileri çağı ya da endüstri 3.0 olarak adlandırılan süreci başlatmıştır.

Bilgi teknolojilerinin yükselişi ve post endüstriyel dönüşüme eşlik eden küreselleşme olgusu; ekonomik, toplumsal yapılarla birlikte çalışma yaşamını da etkilemiştir. Yeni teknolojilerin uygulanması, sanayi ve hizmet üretiminin küresel ölçeğe yayılması, işletmelerin yönetim ve organizasyon yapılarının değişmesi ve üretimin tüketici talebine cevap verebilecek şekilde esnek hale getirilmesi, çalışma yaşamını değiştirmiştir.

Bu arada makro düzeyde uygulanan neoliberal politikalar, peş peşe gelen ekonomik krizler ve Batı ülkeleri de dâhil olmak üzere küresel ölçekte artan işsizlik, deregülasyon, işletme düzeyinde esneklik uygulamaları ve insan kaynakları yaklaşımı sendikaların gücünü zayıflatırken çalışma yaşamını daha güvencesiz hale getirmiştir.

Bilgi teknolojilerinin gelişimi küreselleşme süreciyle birlikte post endüstriyel dönüşümü hızlandırırken aynı zamanda dijital teknolojilerin ortaya çıkmasına olanak tanımıştır.

Böylece; analog materyal ya da bilgi akışlarının sayısallaştırılarak dijital hale getirilmesi ve belli bir aşamadan sonra dijitalleştirme olarak adlandırılan; sayısallaştırılmış bilgi ve materyalin gelir yaratmak, iş geliştirmek, iş süreçlerini değiştirmek/dönüştürmek, yeni iş modelleri ve iş
stratejilerine oluşturmak üzere kullanımını içeren yeni bir süreci başlatmıştır.

Günümüzde sayısallaştırma, dijitalleştirme ve hızla gelişen bilgi ve iletişim teknolojilerinin sunduğu imkânların; değişen toplumsal ihtiyaçlar doğrultusunda, organizasyonların daha etkin, verimli hizmet vermek ve faydalanıcı memnuniyeti sağlamak üzere insan, iş süreçleri ve teknoloji unsurlarında gerçekleştirdiği bütüncül dönüşümü ifade eden “dijital dönüşüm”, ekonomik, toplumsal ve kültürel yapıyla birlikte çalışma yaşamında önemli değişikliklere yol açmaktadır.

Gerçekten ekonomik yapılarda ortaya çıkan değişikliklerin istihdamı, istihdamın yapısını, çalışma koşullarını ve sendikacılık hareketi ve toplu pazarlık düzeni ve bir bütün olarak endüstri ilişkileri sistemini etkilememesi olanaksızdır.

Dijital dönüşüm ve bu bağlamda Sanayi 4.0 ile başlayan sürecin çalışma yaşamı üzerindeki etkileri konusunda yapılan çalışmalar giderek artmaktadır. Bu alanda somut rakamlarla ifade edilen araştırmalar da ortaya çıkmaktadır.

Mevcut verilerden ve dijitalleşme sürecinin dinamiklerinden hareket ederek geleceğe
yönelik tahminleri içeren bu çalışmalarda ortaya çıkan fikirlerin iyimser ve kötümser görüşler etrafında kümelendiği görülmektedir.

Örneğin konu istihdam çerçevesinde ele alındığında; dijitalleşme sürecinin bazı iş ve meslekleri ortadan kaldıracağı, ayrıca mal ve hizmet üretim süreçlerinde robotik teknolojilerin kullanılmasının emek istihdamını azaltacağı -hatta karamsar senaryolarda tamamen ortadan kaldıracağı şeklindeki görüşler karşısında, yeni teknolojilerle birlikte
dijital dönüşümün hızlanmasının yeni işler ve fırsatları ortaya çıkacağı, bunun da
istihdamı artıracağı fikri öne sürülmektedir.

Kodlanmış bilgilerin Big Data’da toplanması ve kullanılması konusundaki niceliksel ve niteliksel sıçramaların önümüzdeki yıllarda temel teknolojik yeniliklerin belirleyicisi olacağı ve bunun ekonomik ve toplumsal yaşamda uzun dönemli stratejik rolü olacağı büyük bir olasılıktır.

Bu bağlamda iş organizasyonu;yöneticiler, mühendisler ve diğer tasarımcılar tarafından oluşturulan algoritmik rasyonalite kullanımından da etkilenecektir. Ancak, geçmişte olduğu gibi, işin dönüşümü ile ilgili herhangi bir senaryo, teknolojinin tek başına performansından
ziyade yönetim stratejileri, sendikaların da dâhil olduğu güç ilişkileri ve sosyal süreçler tarafından şekillenecektir.

Mevcut dönemin doğasıyla ilgili olarak tekno-ekonomik paradigma, dijitalleşme üzerine ilginç bir bakış açısı sunmaktadır; o da, bu paradigmayı yepyeni bir devrimin yıkımı olarak değil, onun tam ve yaygın genişlemesi olarak değerlendirmek anlamına gelir. İlk olarak 30 yıl önce bilgi toplumu ile ortaya çıkan ve giderek gelişen dijitalizasyon süreci, yüzyılın başında toplumları “e-çılgınlık” aşamasına geçirmiş, sonra bunu bir dönüm noktası olarak mali kriz dönemi izlemiştir.

Sonuç olarak şimdiki zorluk, bu genişleyen paradigma içinde ekonomik faaliyetler, politika belirleme ve işgücü piyasasının düzenlenmesinde kurumsal çerçevelerin yeniden şekillendirilmesi bağlamında ortaya çıkmaktadır.

Dijitalleşme ile istihdam arasındaki tartışmalı ilişkilerle ilgili olarak son zamanlardaki kötümser
tahminler, teknolojik performans ile insan / makine ikamesi arasındaki bağlantının aşırı ölçüde belirleyici olduğu yaklaşımına dayanmaktadır.

Bu tür yaklaşımlar geçmişte başarısız olmuştur. Teknoloji ile iş arasındaki ilişki; iş organizasyonu, mesleki profillerin yeniden yapılandırılması, beceri ve öğrenme, insan kaynakları yönetimi, sosyal diyalog, yayılmanın ekonomik ve sosyal süreçleri ve yeniliklerin
benimsenmesi gibi birçok faktörün karşılıklı etkileşimiyle belirlenir.

Dolayısıyla, teknolojinin, istihdamın geleceğini şekillendiren faktörlerden yalnızca biri
olduğunu belirtmek gerekir. Teknoloji ile istihdam arasındaki ilişki ve istihdamın geleceği üzerine sürüp giden tartışmalar bir yana, dijital dönüşüm sürecinin yeni çalışma biçimlerini ortaya çıkardığı görülmektedir.

Ancak yapılan akademik çalışmalarda, bilgi işlem teknolojileri destekli esnekliğin sanal çalışmaya doğru kaymasının; dijital göçebelik (digital nomadism), müşterilerin ve hizmet sunucularının internette buluştukları platform ekonomisinin bir parçası olarak “crowdworker”lardan oluşan ve aynı zamanda yeni bir iş modeli olarak adlandırılan kalabalık/kitlesel çalışma (crowdworking), dijital iş portalları ve çevrimiçi platformlar üzerinden çağrı üzerine çalışma gibi bir dizi yeni çalışma biçimini ortaya çıkmasına ve bunun daistihdam yapısının artan ölçüde bozulmasına yol açacağı gerçeğine dikkat
çekilmektedir.

Esneklik olgusu ise; 1990’ların sonlarında esnek iş uygulamalarının çeşitlendirilmesine dayanmakta iken, günümüzde bu süreç geleneksel esneklik analizinin ve bu alandaki müzakere edilen ayarların çok ötesine geçmektedir (Valenduc and Vendramin, 2017: 11- 12).

Dijatalizasyon sürecinin çalışma yaşamına ilişkin bir yansıması da çalışma ortamının gözetim ve denetiminin dijital teknolojiler aracılıyla yapılmasıdır.

İşyerleri ve ofislere yerleştirilen kameralar ve çeşitli sensörler aracılığıyla çalışma ortamının gözetlenmesinin elbette ki güvenlik açısından yararları bulunmaktadır.

Ancak bu konuda kişi mahremiyetinin hiçe sayılması, sürekli kameralar önünde gözetleniyorken çalışmanın vermiş olduğu stres ciddi bir sorundur. Bu konuda gelinen son nokta, derilerinin altına çip taktırarak çalışanlarını takip ediyorlar olmasıdır.

Bu çiplerle, el sallanarak işyeri binasının ana kapıları açılabilmekte, şirket arabaları çalıştırılabilmektedir. Ayrıca çalışanların sağlık bilgileri de yüklenebilmektedir.

2017 yılında Wisconsin’deki Three Square Market adlı firma, ABD’de çalışanlarına gönüllülük esasında çip taktıran ilk şirket olmuştu. Bu eğilimin Avrupa’da da ortaya çıkmaya başladığı görülmektedir.

Örneğin İngiltere merkezli RFID çip üreticisi BioTeq’in şimdiye kadar 150 kişiye çip taktığı belirtilmektedir. Bu gelişme karşısında işçi ve işveren örgütleri de tepkilerini ortaya koymaktadır.

190 bin’den fazla üyesi olan işveren örgütü CBI’dan yapılan açıklamada, bu uygulamanın yaygınlaşmasından kaygı duyulduğu belirtilerek “Şirketlerin rahatsız edici bu uygulama yerine, çalışanlarıyla ilgili başka önceliklere odaklanması gerektiği” vurgulanmaktadır.

İşçi sendikaları federasyonu TUC’un Genel Sekreteri Frances O’Grady de; çalışanların şimdiden çip takmaya zorlanabileceği endişesini yaşamaya başladığına dikkat çekerek, bazı işverenlerin, çalışanların mahremiyet haklarını hiçe saydığını, teknoloji yoluyla mikro yönetim peşinde koştuğunu ve mikroçiplerle patronların, çalışanlar üzerinde daha fazla güç ve denetim elde edeceğini belirtmekte ve işverenleri bundan uzak durmaya çağırmaktadır (BBC-II, 2018).

Öte yandan “dijital dönüşüm” sürecinin sendikacılık hareketi ve toplu pazarlık
düzenini dolayısıyla endüstri ilişkileri sistemini etkilememesi olanaksızdır.

  • Bu süreç sendikaların gücünü, çalışma yaşamındaki rolünü ne yönde etkileyecektir?
  • Sendikalar yeni durumu kavrayarak, bu dönüşüme nasıl adapte olacaklardır?
  • Toplu pazarlık sistemi nasıl işleyecektir?
  • Dijital dönüşüm karşısında endüstri ilişkileri sisteminde de bir dönüşüm yaşanacak mıdır?

Bu soruların cevabı ilerleyen dönemde yapılacak çalışmalarla açığa çıkarılacaktır. Sonuç olarak, şu tespiti yapmak yanlış olmayacaktır: Dijital dönüşüm süreci ekonomik ve toplumsal yapılarla birlikte çalışma yaşamında büyük değişiklikler yapmaya devam etmektedir. Bu değişimin nereye kadar gideceği konusunda tahmin yapmak zordur.

Geleceğin çalışma yaşamında yaygın bir şekilde robotların yer alacağı öngörüsünü bir bakıma destekler şekilde; Amazon’un Alexa’sı, Apple Siri’si, Google’un Assistant’ı ve Microsoft’un Cortana’sı sanal asistan olarak hayatımızda yer alsa da ya da yapay zeka robot Sophia bir fenomene dönüştürülse de bir gerçek hiç değişmemektedir; çalışma yaşamında insan var olacaktır.

O nedenle bugünden geleceğe dönük olarak işgücünün eğitimi konusu anahtar öneme
sahiptir. Bu bağlamda Dünya Ekonomik Formu’nun son Raporu’nun giriş bölümünde belirtildiği gibi; bu süreçten işletmelerin kazançlı çıkması için kazanan bir işgücü stratejisinin izlenmesi ve işletmelerin bunu bir yükümlülük gibi değil, sosyal bir varlık olarak insan sermayesine yapılmış yatırım olarak görmeleri gerekir.

Bu özellikle zorunludur, çünkü yeni teknolojilerle beceri kazanma arasında anlamlı bir döngü vardır: Yeni teknolojilerin benimsenmesi ve sürekli yeniden eğitim ve yeni beceriler ile donatılmış motive ve çevik işgücünün yeteneklerini tam olarak kullanması koşuluyla, iş büyümesi, yeni iş yaratımı ve mevcut işlerin artırılması sağlanabilir.

Tersine, beceri boşlukları hem işçiler arasında hem de bir kuruluşun üst düzey liderliği arasında yeni teknolojinin benimsenmesini ve dolayısıyla işin ve işyerinin büyümesini önemli ölçüde engelleyebilecektir (WEF, 2018).

Özetle, dijitalleştirme sürecinin çalışma yaşamına etkileri ya da çalışma yaşamının dijitalleştirilmesi konusunda ortaya çıkan tartışmaların gelecekte daha da yoğunlaşacağı ve bu konudaki çalışmaların belli bir literatür zenginliği yaratacağı açıktır.

Dijitalleşmenin son derece önemli bir eğilim olmasına karşın, bu sürecin nereye gideceği konusunda büyük belirsizlikler bulunmaktadır. Dolayısıyla henüz bu süreci dönüşüm olarak ifade etmek için çok erkendir.

Çünkü süreç henüz işlemekte ve değişim devam etmektedir. Son yıllarda dijitalleştirme sürecinin çalışma yaşamına etkilerine ilişkin olarak yapılan çalışmalarda, konunun daha çok istihdam boyutu öne çıkmaktadır.

Bunların bir kısmı da geleceğe ilişkin öngörülerden oluşmaktadır. Konunun farklı boyutlarla derinlemesine ele alınması için dijital dönüşümün ve buna bağlı olarak dördüncü sanayi devrimi olarak nitelendirilen sürecin ilerlemesi gerekir.

Başka bir ifade ile dijital dönüşüm sürecinin, istihdam dahil çalışma yaşamı ve endüstri ilişkilerine etkisinin tüm boyutlarıyla ele alınarak değerlendirmeler yapılabilmesi için, bir
dönüşüm olarak nitelendirilecek şekilde ekonomik, toplumsal ve kültürel yapılarla birlikte çalışma yaşamının belli ölçüde “stabil” hale gelmesi gerekmektedir.

Makalenin orjinal tam metnine aşşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

Yazar: FAHRİ BİLAL YANKIN

YANKIN, F . (2019). DİJİTAL DÖNÜŞÜM SÜRECİNDE ÇALIŞMA YAŞAMI. Trakya Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi , 7 (2) , 1-38 . Retrieved from https://dergipark.org.tr/tr/pub/trakyaiibf/issue/43037/504359

Nurşah SUNAY
1983 İstanbul doğumlu olan Nurşah Sunay aslen Of’ludur ? Elektrik Aydınlatma sektöründe reklam satışı, marka danışmanlığı, sektörel fuar hizmetlerine kadar olan tüm Satış-Pazarlama birikimini, 2010 yılında kurduğu Sektörüm Elektrik Aydınlatma Dijital Dergisi’ne taşıyarak sektöre önemli katkı sunan bir medya organı oluşturmuştur. Farklı disiplinlerde bilgi edinmeyi kişisel ilgi alanı olarak benimsemiş; Ekonomi alanında Sermaye Piyasası ve Menkul Kıymetler Borsası, Dinler Tarihi alanında İlahiyat ve Gazetecilik alanında Yeni Medya lisans ve ön lisans eğitimlerini tamamlamıştır. Evli ve 4 çocuk annesi olan Nurşah Sunay, tüm mesleki faaliyetlerini, Sektörüm Dergisi’nin Dijital Medya Direktörlüğünü de üstlenen eşi Serdar Sunay ile birlikte yönetmektedir.