İnsanlığın tarihini “nesiller arası çatışmaların tarihi” olarak özetleyebiliriz. Gençler her zaman kendilerinden bir önceki neslin hayata, dünyaya, topluma yönelik fikirlerine muhalif olmuş, bu fikirleri geliştirerek kendi yaklaşımlarını ortaya koymuşlardır.
Nesiller arası çatışma bireyler ya da aileler bazında küçük çaplı gerginliklere neden olsa da, daha geniş bir ölçekten bakıldığında, insanlık için yararlı olmuştur.
İnsanlığın günümüzde ulaştığı teknolojik gelişmişlik düzeyi, bize gelecek hakkında da umut veriyor. Şimdiye de büyük bir ivme yakalayan teknolojik gelişme, her neslin bir öncekinden daha yüksek kabiliyetler taşıması ile önümüzdeki dönemlerde inanılmaz bir hal alabilir.
Kısaca söylemek gerekirse, nesiller arasında her zaman çatışma olmuştur. Ancak tarih boyunca bu bazı kuralları etkilememiştir. Her şeye rağmen insanlık ilerlemiştir. Ve bundan sonra da daha büyük bir hızla ilerlemesini sürdürecektir. Veya öyle zannediyoruz.
Önerme cümlesini “sürdürecektir” diye bitirmemizin, böylesine emin konuşabilmemizin sebebi bizden öncekilerin tecrübelerini öğrenmemiz. Ancak belki de bir ilerlemenin kaçınılmazlığına çok fazla güvenmemeliyiz. Özellikle de yeni nesiller çevre hakkında ebeveynlerinden çok daha az farkındalığa sahip olduğu bir durumda.
Gençlerin Hassasiyetleri
Yeni kuşak, kendini teoride sürdürülebilirlik konusunda iddialı tanıtıyor olabilir. Nitekim buna ilişkin elimizde kanıtlayıcı bazı veriler de var. Gençlerin 4’te 3’ü, sürdürülebilir üretim modeline sahip firmaları tercih ettiklerini söylüyor. Örneğin ozon tabakasına yönelik endişelerde de gençlerin, ebeveynlerinin nesline göre daha az bilgi ve farkındalık sahibi olduğu belirtiliyor.
Schneider Electric’in araştırması, 1990’ların ortalarından itibaren doğan ve bugünkü dünya nüfusundaki payı gittikçe artan Z Kuşağı’nın gezegenimizde olup bitenler hakkında çok daha az endişeye sahip olduğunu ortaya koyuyor.
Araştırmanın ulaştığı bulgulara göre, genç katılımcıların yalnızca yüzde 50’si enerji tüketimini azaltma hedefini paylaşıyor. Ayrıca, gençler plastik atıkları azaltma gibi çevresel meselelere de önceki nesillere kıyasla daha az ilgi duyuyor.
Yenilenebilir, düşük karbonlu ve enerji açısından verimli bir gelecek inşa etmek için bilinç ve farkındalığa ihtiyaç var. Geleceğin dünyasında yaşayacak bugünün gençleri, kendi yaşayacakları dünya hakkında neler düşünüyor?
Elbette gençlerin, bir önceki neslin gençlerine göre daha idealist, daha hırslı, hatta bazı alanlarda daha çalışkan olduğunu söyleyebiliriz.
Onlara, daha yeşil bir dünyaya kavuşabilmek adına yapılan çalışmaların, gösterilen gayretlerin doğru anlatılması ile, gençlerde farkındalığın artırılması mümkün. Bu yeni “dijital nesil” için iletişim imkanları her zamankinden daha kolay. O yüzden, gezegenimize ilişkin acil konularda, onları ikna etmek de 20 yıl öncesi kadar zor olmayacaktır.
Enerjinin geleceğini bugünün gençliğine tartışırken, onları yıllardır harcadığımız geleneksel enerji üretim ve dağıtım sistemlerinin israfı hakkında eğitmek büyük önem taşıyacaktır.
Konvansiyonel, petrol-gaz ve kömür bazlı enerji santralleri yüzde 40-50’ye ulaşan verime sahipken, günümüzde kullandığımız ulaşım araçlarımızın büyük çoğunluğunu oluşturan yanmalı motorları ancak yüzde 30 verim elde ediyor.
Yenilenebilir / Sürdürülebilir Enerjide Gelişme
Bunu elektrik sistemleriyle karşılaştırın. Elektrikli motorlar genelde yüzde 90 verimlilik sağlıyor. Elektrikli ısı pompaları, elektrikli motorlar için fosil kaynaklarına göre üç ila dört kat daha yüksek verim elde edebiliyor.
Tanktaki enerjinin üçte ikisi israf ediliyor. Fosil yakıtlara dayanan ısıtma sistemlerinin, elektrik esaslı olanlardan çok daha düşük verimlilik seviyelerine sahip olduğuna dair elimizde somut kanıtlar var.
Bugünün elektrikli ısı pompaları, geleneksel fosil tabanlı sistemlerden üç ila dört kat daha yüksek verim elde ediyor. IRENA tarafından yayımlanan bir rapora göre, 60’tan fazla gelişmekte olan ülkede güneş enerjisi, fosil yakıtlara dayanan enerji çeşitlerine göre çok daha az maliyete sahip.
Rapora göre, 2020’de rüzgar ve güneş enerjisi üretimi, sadece bu 60 ülkede değil, dünyanın tümünde en az maliyetli teknoloji haline gelecek. Yani gelecek yıldan itibaren rüzgar ve güneş gibi yenilenebilir enerjiler, tüm dünya için en avantajlı enerji üretim modelleri haline gelecek.
Yenilenebilir enerji teknolojisindeki gelişme hızı, çevre hassasiyetine sahip kişiler için büyük umut veriyor. Ancak bu kişilerin birçoğunun belki de 50 yıl sonra hayatta olmayacağını düşünürsek, yenilenebilir enerji bayrağını bir an önce Z kuşağına devretmemiz gerektiğini görebiliriz. Gençlerin gezegenimizin geleceğine ilişkin endişe duyması ve bu alanda kendilerinden çok daha önce başlayan mücadelenin birikimini üstlenmesi, hepimiz için en güzel seçenek olacaktır.
Sürdürülebilir Teknolojilerin Geleceği
Sürdürülebilir teknoloji kavramının tarihi pek de eski değil. Dijitalleşme trendi ile hayatımıza giren bu kavram önümüzdeki yıllarda herkesin gündemine gelecek olsa da henüz yeterince popüler değil.
- Akıllı Şebekeler
Sürdürülebilir teknoloji için en iyi örneklerden biri elbette akıllı şebekelerdir. Bunlar, şebeke operatörlerinin elektrik talebinin sürdürülebilir, güvenilir ve esnek bir şekilde karşılamasını sağlar.
Modern enerji depolama sistemleri ile birlikte, elektrik sağlayıcılarının talebi en verimli şekilde karşılayabilmesine olanak tanır. Ancak enerji ihtiyacımızı karşılamak için akıllı şebekelerden daha fazlasına bağlıdır. Bu nedenle, önümüzdeki dönemde mikro şebekelerde de büyük bir teknolojik ilerleme ve yaygınlaşma görebiliriz.
- Mikro Izgaralar
“Mikro ızgaralar” , enerjinin bağımsız olarak yönetilebileceği bölgelerdir. Örnekler arasında üniversite kampüsleri, sanayi tesisleri ve enerji kaynaklarını çevreleri içinde yöneten fabrikalar sayılabilir.
Bunlar arasında rüzgar türbinleri, güneş panelleri ve geleneksel fosil yakıt jeneratörleri gibi üretim birimleri ve enerji depolama araçları bulunabilir. Mikro ızgara bu güç ünitelerini tek bir yönetilebilir bir bütün halinde örerek daha pratik bir yönteme sahip olur. Dışarıdan gelen güç, iç üretim ile dengelenebilir ve gerekirse, bu mikro ızgaralar, dıştaki güç kaynaklarından ayrılan isteğe bağlı bir özerk bir ada modunda çalışabilir.
- Akü Teknolojisi
Akıllı şebekeler ve mikro ızgaralar yalnızca yenilenebilir kaynaklardan üretilecek enerjinin depolanması etkin biçimde sağlanırsa başarılı olacaktır. Bu yüzden, enerji depolama deyince aklınıza ilk gelen teknolojide de gelişme şarttır.
Evet, akü teknolojisi… Bu alandaki gelişmeler, geleceğin dünyasında enerjinin rolünü doğrudan etkileme potansiyeline sahiptir. Özellikle özellikle kesintisiz güç kaynakları gerektiren cihazlar ve tesislerin sürdürülebilir enerji çerçevesinde geliştirilmesi adına akü teknolojisindeki gelişmeleri beklemek zorundayız.
- Li-ion Pilleri
Sürdürülebilir enerji alanında dikkat çeken bir diğer konu da Lityum – İyon (Li-ion) pilleri. Geride bıraktığımız yıllarda bu pillerin hem maliyetlerinin git gide azaldığına hem de verimliliklerinin yükseldiğine şahit olduk.
Aslında, Li-ion pillerin 2025 yılına kadar oldukça kritik görülen 100 $ / kWh değerini kıracağı tahmin ediliyor. Ayrıca, gittikçe daha fazla sayıda, daha iddialı uygulamalarda kullanılıyorlar.
Elektrikli araçlara güç sağlamakla kalmıyorlar, geleceğin akıllı şehirleri için de geliştiriliyorlar. Elon Musk’un, 100 günden daha kısa bir sürede Güney Avustralya’yı güçlendirebilecek bir batarya üretme başarısını yakalaması, Li-ion pillerin geleceğine dair ufuk açıcı bir gelişme. Önümüzdeki yıllarda bu alanda daha ilginç ve daha geniş çaplı çalışmalara rastlayabiliriz.
Bayrak Z Kuşağında
1990’lardan bu yana insanlık, gezegenin geleceği adına hakikaten umut veren birçok adım attı. Ulaşılan kazanımlar birbirini tetikleyerek günümüze kadar geldi. 1990’lara göre, hedeflerimiz açısından daha umut verici bir noktadayız. Ancak geleceğin dünyasında enerjinin nasıl bir yol takip edeceğini, bu yolun gezegenimizin ömrünü ne yönde etkileyeceğini bugünün değil yarının yetişkinleri, yani şimdiki gençler belirleyecek.
Makale: “Sektörüm Elektrik Aydınlatma Dergisi” araştırma servisi tarafından hazırlatılmıştır.