“Akıllı” furyası (“smart” movement) son on yılda büyük bir ivme kazandı. Soyut tanımların ve hedeflerin ardında anlamı çıkarmak kimi zaman zor olabilir. Akıllı şehir de böyle bir kavram.
Bazıları tüm kentsel yönlerin dijitalleştirilmesine dayandığını iddia ederken, diğerleri kişisel veri toplamadaki artışın kentsel yaşam tarzlarını iyileştirmenin tek yöntemi olduğunu savunuyor. Bir kişinin “dijital cenneti” belki de başka bir kişinin kıyameti olabilir.
Peki tasarımcılar ve araştırmacılar bu gevşek tanımlanmış fütüristik manzarayı yaratmada ne gibi bir rol oynuyor?
Akıllı bir şehri başarılı kılan şey, bir yerin can damarını mükemmelleştirerek ve onu etkili teknolojiyle entegre ederek kurabilmektir. Akıllı şehirler ve onların ideallerinin geleceğimizde beklediğimizden daha erken oynadıklarını görebiliriz.
2018’de yayınlanan bir rapor, akıllı şehir pazarının önümüzdeki beş yıl içinde 2,57 trilyon dolara çıkacağını ön görüyor. Soru şu: Bu şehirler ölçeği distopyaya doğru yönlendirecek mi yoksa o çok istenen ütopya oluşumuna mı dönüşecek?
Beklentilerin Altında Kalan Akıllı Şehirler
Çok az sayıda akıllı bina ve akıllı şehir gerçekleştirilmiş olsa da, mevcut olanlar genellikle hırslı hedeflerinin altında kalıyorlar.
Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki Songdo ve Masdar City‘yi çok fazla teknoloji merkezli ve birçok insan deneyimi faktörüne sahip olmayan iki popüler akıllı şehir olarak düşünebilir.
Sonuçta bunlar, geniş bir internet bant altyapısını ve okuryazarlığını geniş ölçüde genişleten iki şehir üretti ancak kentsel yaşam kalitesini iyileştirmenin diğer yönlerinde çok düşük bir başarı düzeyinde kaldı.
Barselona ise, Smart City 3.0 stratejisiyle çıtayı yükselttiği için teknoloji ve hümanizm arasında bir denge yaratmanın daha başarılı örneklerinden biri olarak gösteriliyor. Buradaki kritik nokta dünyadaki diğer bazı belediyelerin teşvik ettiği oldukça tartışmalı “veri toplama yöntemleri”nden ziyade vatandaşların alanını güçlendirmeye ağırlık vermektir.
Akıllı Şehirler İçin 4 Strateji
En büyük küresel mimari, tasarım ve planlama firmalarından biri olan Gensler’e bağlı bir araştırma ekibi akıllı şehirler tasarlamak için yönergeler geliştirmeye yoğun bir şekilde katılıyor.
Onların odak noktası, bir birey ölçeğinde yaşayanlar için şehir merkezlerini iyileştirmeye odaklanarak teknolojilerin ilerlemesi oldu.
Ekibin araştırmaları sonucunda teknolojiyi şehir yönetimiyle insan haklarına, sivil doğaya ve halkın cebine saygı duyacak şekilde entegre etmek için gereken unsurlar ortaya çıkarıldı. Firmanın yakın tarihli bir yayınında, Gensler’in Küresel Yaratıcı Dijital Deneyimler Lideri Hans Neubert:
“Akıllı şehir teknolojileri yakında hiçbir yere gitmeyecek. Erken deneyler bize bir şey öğrettiyse, bu teknolojilerin önceden belirlenmiş ve gerekli olan amaçlara yönlendirilmesi gerekir. Şehir vatandaşı onlardan somut bir yarar elde etmeli. Başka bir deyişle, akıllı şehirlerin insanlaştırılması gerekiyor.” Deneyimli uzman, akıllı şehirlerin kendilerinde yaşayanlara fayda sağlaması için uygulanabilecek dört stratejiyi açıklamaya devam ediyor:
- Akıllı park etme ve akıllı trafik sinyallerinin uygulanmasıyla işe gidiş geliş saatinde günde 15-30 dakikanın azaltılması
- Teletıp yeteneklerini artırarak ve gerçek zamanlı hava kalitesi bilgisi sağlayarak hastalığı % 8-15 azaltmak
- Gerçek zamanlı suç haritalama ve tahmini polislik stratejileriyle suçu % 30-40 azaltma
- Bina otomasyonu ve dinamik elektrik fiyatlandırması ile emisyonları % 10-15 azaltmak
Gelecek Nesiller İçin Yeni Bir Akıllı Şehir Modeli
Neubert’e göre, “Doğru yapıldığında, akıllı şehir teknolojileri vatandaş ve şehir arasında iki yönlü bir diyalog için bir platform sağlayabilir. Mimarlar bunun pratikte nasıl sınırlı bir ölçekte çalışabileceğini göstermek konusunda eşsiz bir konumdadır.” Bu çağda, dünya nüfusunun çoğunun kentsel alanlarda yaşadığı düşünüldüğünde, mimarlar gelecek nesiller için bu modeli geliştirme çağrısına cevap vermeli ve çalışmalı.
*Kaynak: “Smart Cities Paving the Way to a Smart Future”, ArchDaily