Son zamanlarda sıkça duyduğumuz kavramlardan biri konfor alanı. İngilizce “comfort zone” kavramından çevrilerek dilimize kazandırılan kavram, hem psikolojide hem de günlük hayatta artık çok yoğun kullanılıyor. Daha çok tembellikle ilişkilendirilse de aslında her birimizin farklı konfor alanları var.
Öyle ki, hiçbir insan diğeriyle aynı konfor alanına sahip değil. Konfor alanını kısaca tanımlarsak, bir insanın kendini rahat ve güvende hissettiği alan diyebiliriz.
Bu bir ev de olabilir bir odada. Kapalı bir alan olması şart değil. Ayrıca alan olması da şart değil. Bir his veya durum da olabilir.
Örneğin yemek yeme fiili bir kişinin konfor alanı olabilir. Yani yalnızca yemek yerken kendini rahat ve güvende hissediyordur. Bu yüzden sıkça yemek yeme zorunda hisseder.
Özet Bölümü
Konfor Alanı Nasıl Oluşur?
Hepimiz hissettiğimiz durumlarda rahatlık ve güvenin olup olmadığını tanımlayabiliriz. Bazıları için bu arkadaşlarla sohbet etmek olur, bazıları için şarkı söylemek veya resim yapmak.
Bazıları koşarken bazıları yüzerken bazıları da hiçbir şey yapmadan otururken kendini rahat ve güvende hisseder. Çoğu zaman bunların bizi neden böyle hissettirdiğini anlayamayız.
Konfor alanı, zamanımızın çoğunu içinde geçirme eğiliminde olduğumuz davranışsal bir alan. Bu durumlarda kendimizi stres ve risk algımızı en aza indiren bir rutine bağlamış oluruz. Bu durum bize zihinsel bir güvenlik algısı oluşturur.
Konfor Alanı Zamanla Değişir mi?
İlginç olan nokta, konfor alanının zaman içerisinde düşüncelerimize, eylemlerimize, deneyimlerimize ve becerilerimize bağlı olarak değişmesi. Daha fazla deneyim elde ederek zamanla konfor alanımızın genişlemesini bekleriz ancak sürekli aynı deneyimi yaşamak bunun tersine sebep olabilir.
Bir kişi kişisel bilgisayarının bulunduğu alanı konfor alanı olarak değerlendiriyor olabilir. Ama bu, yıllarca böyle devam etmek zorunda değil. Belki bilgisayardan belki de odadan sıkılır, konfor alanı zamanla değişir.
Tıpkı uzun süre vücut geliştirme sporuyla uğraşan birinin bu sporu bıraktıktan kısa bir süre sonra vücudunun sarkmaya başlaması gibi, konfor alanınızdan bir süre çıktığınızda durum sizin için değişebilir.
Neden Konfor Alanımızdan Çıkmalıyız?
İstisnalar hariç, konfor alanı genellikle yaratıcı aktivitelerimizin oldukça sınırlandığı, pasif anlardan oluşur. Örneğin, çok iyi ekonomist, alanıyla ilgili son makaleleri okumak yerine komfor alanına sığınarak sabahlara kadar bilgisayar oyunu oynar.
Bu durum, haftada bir ya da iki kez gerçekleşse tolere edilebilir. Ancak bağımlılık haline gelen konfor alanı çoğu zaman hayatımızda yıkıcı etkilere sebep olabilir.
Bilgisayar oyunu tutkunu haline gelen ekonomistimiz de bir zamandan sonra mesleğiyle ilgili gelişmeleri bir kenara bırakıp mesai saatlerinde daha konfor alanına girmeyi dört gözle bekler.
Örnekleri çoğaltmak mümkün. Konfor alanı sebebiyle üreticiliği zarar gören, pasifleşen çok sayıda insan görebiliriz. Bunlar farklı farklı mesleklere sahip olabilir.
Ancak hepsinin bir ortak noktası var: konfor alanlarında diğer zamanlara göre kendilerini çok daha rahat ve güvenli hissediyorlar.
İşte aslında onları bağımlılık seviyesine getiren de bu. Böylece, çok daha faydalı işler yapabilecekleri değerli zamanlarını konfor alanlarında heba ediyorlar. Bir dengesini bulmak gerek ama nasıl?
Konfor Alanından Çıkmak Mümkün mü?
Hayatta imkansız denen pek çok şey, azimli insanların elinde imkan dairesine çekilebilir. Bir şeyi yapmak için gereken ilk ve en önemli özellik, o şeyi yapmayı gerçekten istemenizdir.
Konfor alanının sizi neden böyle iyi hissettirdiğini düşünmekle başlayın. Ardından bunun tersini düşünün. Konfor alanının dışı sizi neden rahatsız ve güvensiz hissettiriyor?
- Örneğin bir odada saatlerce bilgisayar oynamak konfor alanınızsa, dışarı çıkmanızı engelleyen şeyi irdeleyin.
- İnsanlardan mı çekiniyorsunuz?
- Neden çekiniyor olabilirsiniz?
- İnsanların kilonuzla, görünüşünüzle veya başka bir özelliğinizle dalga geçeceğini mi düşünüyorsunuz?
Diyelim ki öyle. Yine de dışarı çıkın. Hiç kimse sokaktan geçen biriyle dalga geçmeyecektir ama elbette istisnalar olur. İstisnaya denk gelebilirsiniz. Gerçekten sizle dalga geçebilirler.
Ancak bu davranışınızı her gün, düzenli olarak yaptığınızda, sizle dalga geçilmesinin aslında size pek de zarar vermediğini göreceksiniz. Bu şekilde her şeyden önce bir kazanıma sahip oldunuz: Artık sorunun ne olduğunu biliyorsunuz.
Evde tıkılıp kalmanıza sebep olan şeyi biliyorsunuz. Bu sorunun, evde oturup saatlerce bilgisayar başında oturmakla çözülmeyeceğinin de farkındasınız. Öyleyse şimdi ne yapmak gerekir?
Makale: Sosyolog Mehmet Enes Beşer