Gelişmiş ülkeler katma değeri yüksek yeni teknolojiler üretebilmek, üniversitelerde yapılan çalışmaları sanayiye, sanayideki tecrübeyi de üniversiteye aktarabilmek, teorik bilgiyi pratiğe dönüştürebilmek için üniversite-sanayi-devlet işbirliğine büyük önem vermişler,
bunun için de “Teknoparklar”ı kurmuşlardır. Teknoparklarda yenilikçi şirketlere, teknoloji üretebilmeleri, geliştirebilmeleri için her türlü imkân verilmekte, devlet tarafından vergisel muafiyetler sağlanmaktadır.
Dünyada söz sahibi olan şirketlerin çoğu teknoparklarda faaliyet göstermektedir. Son yıllarda Türkiye’de de bilim ve teknoloji politikalarında dünyada olan bu gelişmeler ışığında değişiklikler olmakta, gelişmiş ülkeler örnek alınmaktadır.
Üniversite-sanayi işbirliğinin oluşabilmesi, verimli bir şekilde uygulanabilmesi için çalışmalar yapılmakta, Ar-Ge’ye ayrılan kaynaklar artırılmakta, sanayici ve girişimcilere yapacakları yenilikçi projeler için imkânlar sağlanmaktadır.
Üniversite ve araştırma kuruluşlarının hizmetlerinden ve desteklerinden yararlanan kuruluşlar genellikle büyük firmalar ile Bakanlıklar, Belediyeler ve benzer kamu kuruluşlarıdır.
Küçük ve orta ölçekli sanayi işletmelerinin, benzeri ilişkilere girerek üniversitelerin araştırma potansiyelinden yararlanma şansları oldukça zayıftır. Her ne kadar günümüzde TÜBİTAK ve KOSGEB gibi kurumların KOBİ’lere yönelik destekleri yaygın olsa da bu destekler henüz istenen derecede yaygınlaşmamıştır. Bu sebeple teknoloji yönetiminde teknoparklar önemli yer tutmaktadır.
Teknopark, üniversite ve araştırma kuruluşları ile sanayi arasındaki ilişkilerin özgün bir biçimidir. Teknoparklar, bir üniversite ya da araştırma kuruluşu yakınında tahsis edilmiş alanlarda, içinde yeni teknolojilere ulaşma isteğinde olan ve bu tür teknolojileri özümseme yeteneği olan küçük firmaların yer aldığı kuruluşlardır. Bu niteliği ile teknoparklar, yeni teknolojilerin geliştirilmesinde ve üretim sürecinde kullanılmasında, küçük girişimlerin yetenek ve dinamizmlerini harekete geçiren bir yapıya sahiptir.
İngiltere Teknoparklar Birliği (UKSPA) Tanımlamasına Göre Teknopark:
Bir üniversite ya da yüksek öğrenim kurumu ya da bir araştırma merkezi ile resmi ilişkiler kurmuş,
İçinde, teknoloji kökenli firma ve işletmelerin oluşmasını özendirecek ve büyüyüp gelişmelerine destek verecek biçimde tasarımlanmış,
Yönetiminin, ilgili firmalara teknoloji ve işletmecilik becerilerinin transferi konusunda etkin uğraş verdiği bir girişimdir.
Teknoparklar, elinde piyasa değeri olan bir ürünü geliştirme becerisi bulunan insanlara ürününü geliştirmek için teknik hizmet, bir şirket kurması için gerekli mekân, sekreterya vb. hizmetleri ve çok önemli olan yönetim ve işletme becerisini belli bir kira karşılığı sağlarlar. Böylelikle küçük teşebbüs için, deyim yerindeyse, bir kuvöz görevini üstlenerek küçük teşebbüsün yaşama şansını yükseltmeyi amaçlarlar.
Burada vurgulanmak istenen, küçük girişimciye oluşturulmuş çok özel koşullarda ve çevrede yaşama ve gelişme olanağı sağlamak ve belirli bir süre içinde yeterli beceriyi gösteren girişimcinin artık doğal koşullarda yaşamını sürdürmesini sağlamaktır.
Teknoparkların Tarihçesi
Bilim ve teknoloji parklarının hızla gelişimi 1970‘lerde ortaya çıkan bir olgudur. Bu kuruluşlar ilk olarak 1970’lerin başında İngiltere’de ortaya çıkmışlardır. Bu gelişmede, aşağı yukarı eşzamanlı iki etken önemli rol oynamıştır, birincisi, bazı homojen grupları (esnaf ve sanatkârlar, küçük işletmeler vb.) için uygun bir çalışma ortamı yaratmaya yönelik girişimlerdir.
İkincisi ise, İngiltere’de o dönemde yoğun olarak ortaya çıkan fabrika kapanmaları karşısında, ortak bir kullanım alanında düşük bir maliyetle destek hizmetleri sağlayarak istihdam yaratmayı teşvik edici çabalardır.
A.B.D.’de bilim parkları 1950’lerin başında ortaya çıkmışlardı. 1950’lerin başında Stanford’da kurulan bilim parkı, Kaliforniya’da Silikon Vadisi’inin kurulmasına yol açtı. 1980’e kadar çoğunluğu yüksek teknoloji alanında faaliyet gösteren yaklaşık 26.000 kişi istihdam eden 80 firma ortaya çıktı.
1959’da Kuzey Karolina’da kurulan Araştırma Parkı üç önemli üniversitenin oluşturduğu üçgenin ortasında yer aldı. Tütün ürünleri sanayiinde ortaya çıkan gerilemeden etkilenen bu yörede devlet yeni sanayi işletmelerinin kurulmasını özendirmek için vergi oranlarını düşürdü. Başvuran firmalar ayrıca, oldukça cazip koşullarda sağlanan risk sermayesinden de yararlandılar.
1980’lerin sonunda, faaliyet gösteren parkların toplamı 400’ü buldu. Bu tür yapılanmaların ek istihdam yaratmaya katkıları yanında, küçük işletmeler aracılığı ile teknolojik yeniliklerin uygulamaya konması yönünde önemli bir potansiyel taşıdıkları daha sonraları ortaya çıkmış ve Avrupa’da hızla yayılmaya başlamışlardır. Bugün çeşitli Avrupa ülkelerinde 200’den fazla merkez faaliyet göstermektedir.
UNDP, UNFSTD, UNIDO, ILO gibi uluslararası örgütlerin de katkılarıyla son yıllarda birçok gelişmekte olan ülkede teknopark projeleri uygulanmaya başlamıştır.
Bu ülkeler arasında Çin, Hindistan, Şili, Meksika, Filipinler, Gabon, Nijerya, Zimbabwe ve Karayip Ülkeleri (Jamaika, Guyana, Barbados) sayılabilir. Çin’de uygulanmakta olan teknopark programı, gelişmekte olan ülkelerde uygulanan programlar içinde en başarılı örneklerden biridir.
UNDP, UNFSTD gibi uluslararası kuruluşların katkılarıyla başlatılan ve Devlet Bilim ve Teknoloji Komisyonu (SSTC) ile işbirliği içinde yürütülen program Çin’in değişik bölgelerinde 12 teknoparkın kurulması ile sonuçlanmıştır. Bu program, kısaca TORCH olarak bilinen ve ileri teknolojileri alanında 2.000 yeni girişimci ve 20.000 iş idarecisini yetiştirmeyi amaçlayan programın bir parçasıdır.
Türkiye’de Teknoparkların Gelişimi
Türkiye’de teknoparklar kurulması düşüncesi oldukça yenidir. Küçük sanayi işletmelerini güçlendirmeye yönelik temel politika 1960’lardan bu yana sanayi sitelerinin sayısını artırmak olmuştur.
Bunun başlıca amacı, bu kuruluşların belirli merkezlerde toplanması ve bu yolla üretim ve pazar potansiyellerinin geliştirilmesini sağlamaktır. Buna paralel olarak yan sanayi ilişkilerinin geliştirilmesi ve küçük ölçekli işletme/büyük işletmeler arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesi de amaçlanmaktadır.
Türkiye’de teknopark konusu ilke kez DPT tarafından 1989 yılında gündeme getirilmiştir. DPT’nin daveti ve Birleşmiş Milletler Kalkınma İçin Bilim ve Teknoloji Fonu (UNFSTD) tarafından görevlendirilen Rustam Lalkaka ve Norman Schiff Türkiye’ye gelmiş 1-15 Mart 1990 tarihleri arasında İstanbul, Ankara, İzmir, Gebze ve Eskişehir’de mevcut üniversite ve araştırma merkezlerinin olanaklarını incelemişler ve ilgili sanayi odalarında da seminerler vermişlerdir.
Daha sonra UNFSTD ile Türk Hükümeti’nin Türkiye’de Teknoparklar Kurulması İçin Program başlıklı projesi başlatılmıştır. Bu çalışma doğrultusunda İTÜ, ODTÜ, Ege Üniversitesi, Anadolu Üniversitesi ve TÜBİTAK MAM Araştırma Merkezi’nde 5 teknokent kurulmasına karar verilmistir. TÜBİTAK MAM kendi başına, dört üniversite de KOSGEB ile ortaklaşa, ilk aşama merkezlerini kurmuşlardır.
Teknoparklar konusundaki yasal düzenleme 06.07.2001 tarihinde yürürlüğe giren 4691 sayılı “Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Yasası” ve 19.06.2002 tarihinde yürürlüğe giren “Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Uygulama Yönetmeliği” ile sağlanmış ve bu bölgelere yönelik teşvikler sağlanmıştır. Yasayı takiben 59 Teknoloji Geliştirme Bölgesi (TGB) ilan edilmiş olup bunlardan 44 tanesi aktif olarak faaliyetlerine başlamıştır. Diğerlerinin kuruluş çalışmaları devam etmektedir.
makale: Alper Coplugil