Sıcak hava dalgaları, kuraklık ve yangınlar ülkenin dört bir yanında görülen olumsuzluklar, elektrik şebekesi üzerinde giderek artan bir baskı yaratıyor. Yapılan araştırmalar, bölgede bulunan elektrik kaynaklarının daha entegre bir şekilde yönetilmesinin elektrik kesintisi riskini önemli ölçüde azaltılabileceğini ve temiz enerjiye geçişi hızlandırabileceğini öne sürüyor.
Aşırı hava koşulları, elektrik şebekesinin daha sık gerilmesine ve elektrik kesintilerine yol açmaktadır. Elektrik paylaşımı içinde kamu hizmetleri arasında bir dizi bölgesel iş birliği anlaşması bulunmaktadır.
Kısacası, bölgelerdeki alanların genişletilmesi, kesinti risklerini % 40’a kadar azaltılabilir hale getirme ihtimalini sunmakta. Elektrik sağlayıcıları arasındaki iş birliğinin genişletilmesi, kamuoyunun ve politikanın yenilenebilir enerji büyümesi için elverişli kalmasını sağlamaya da yardımcı olabilir gözüyle bakılmakta.
Yaşanılan sıcak hava dalgaları, neredeyse tüm bölgelerde, son yıllarda yaşanan dönüşümlü elektrik kesintileri ve rekor düzeydeki elektrik talebini yeniden gündeme getirilmesini sağlamış oldu.
Stanford Woods Çevre Enstitüsü İklim ve Enerji Politikası Programı tarafından başlatılmış olan yeni araştırmalar ışığında, bölgelerde gerçekleştirilen kamu hizmetleri elektrik paylaşımına yönelik mevcut planları genişletirse, kesinti risklerinin % 40’a kadar azaltılabileceğini öne sürmekte. Yapılan çalışmalar doğrultusunda, böyle bir değişikliğin kamuoyunun ve politikanın yenilenebilir enerji büyümesi için de elverişli kalmasını sağlamaya nasıl yardımcı olabileceğini de vurgulamakta.
Yeni Anormaller
Bu doğrultuda ilerlendiğinde ülke genelinde elektrik sağlayıcıları üç yeni gerçekle mücadele ettiği tespit edildi. Daha sık ve yaygın hava aşırılıklarından çatı üstü güneş enerjisi kurumlarının yaygınlaşmasına kadar değişen faktörler nedeniyle talep ve kaynak mevcudiyetinin tahmin edilmesi de bu süreçte zorlaşan etkenlerden biri.
Rüzgâr ve güneş enerjisi gibi yenilenebilir enerjinin hızla büyümesi ve enerji depolama seçenekleri, talebi karşılamak için yeni işletme ve planlama stratejileri gerektirmekte. Bu eğilimlerin yanı sıra, eyalet ve federal, temiz enerji hedefleri, kamu hizmetlerinin işleyişini ve planlamasını farklı şekilde etkileyen farklı teşvikler yaratmaktadır.
Yapılan çalışmaların değindiği bir diğer nokta ise yeni şebeke yönetimi tercihi ve bu konu ile ilgili atılan yaklaşımlarının, hızla değişen elektrik sisteminin yarattığı fırsatlardan faydalanabileceğini ve aşırı sıcak, kuraklık ve iklimle ilgili diğer olaylardan kaynaklı artan stresi de ele alabileceği yönünde.
Son yıllarda aşırı sıcaklar ve şiddetli kuraklıklar şebeke üzerinden büyük bir talep ve baskısı yaratmış ve hidroelektrik kullanılabilirliğini azaltmıştır.
2022 yılında Kaliforniya’da meydana gelen sıcak hava dalgası sırasında yaşananlar ise rekor düzeyde enerji talebine sahne olmuştu. Araştırmacılar, yaşanan bu stresli koşullar altında ilk defa şebeke operasyonlarını simüle etmek için güç sistemi optimizasyon modellerini kullandılar.
Simülasyonlar, iş birliği alanının genişletilmesinin elektrik kesintisi riskini % 40’a kadar azaltabileceğini, elektrik talebinin arzı aştığı durumlarda kullanılamayan enerji miktarını yarıdan fazla azaltılabileceğini ve güvenilirliğini arttırabileceğini göstermiş oldu.
Politika ve Kamuoyunun Görüşü
Araştırmacılar, bu tahminleri “açıklayıcı” ve “yönlendirici” olarak nitelendirmekteler çünkü, belirli hizmet bölgelerinde güç sistemi güvenilirliğini sağlamaktan sorumlu olanların stres koşullarına nasıl tepki vereceğini kesin olarak simüle etmeyi zorlaştırıyor.
Yine de sonuçlara bakıldığında, kamu hizmetleri arasındaki genişletilmiş iş birliğinin yerel kıtlıklara ve aşırılıklara verilen tepkileri nasıl iyileştirilebileceğini, beklenmedik kesintileri yönetmede ve arz ile talebi dengelemede daha fazla nasıl esneklik sunabileceğini ve aşırı hava olayları sırasında güvenilir elektrik arzını nasıl sağlayabileceğini vurgulamaktadır.
Kamu hizmetleri arasında genişletilmiş iş birliği, bölgelerin büyüyen yenilenebilir enerji portföyünün değerini de en üst düzeye çıkarabilme ihtimalini de bulundurmaktadır. Rüzgâr ve güneş gibi yenilenebilir enerji üretimi, rüzgâr her zaman esmediği ve güneş günde sadece birkaç saat parladığı için değişken olabilmekte.
İş birliğinin daha geniş bir coğrafi alana yayılması, yenilenebilir enerji üretiminin mevcut olduğunda kullanılmasını (veya daha sonrası için depolanmasını) sağlanabilir. Araştırmacılara göre, bu kaynakları eleştirenlerin büyük elektrik kesintileri için onları suçlamaları da muhtemeldir; bu da kamuoyunun görüşünü bozabilecek ve temiz enerjinin benimsenmesini veya yaygınlaşmasını yavaşlatan politikalara yol açabilecek bir anlatıyı besleyebilir.
Bu yapılan çalışmaların amacı daha fazla iş birliğinin kamu hizmetleri ve müşteriler için sadece paradan ibaret olmadığını göstermekte. Bu durum tamamıyla enerji dönüşümünün zorlukları ve iklim değişikliğinin artan etkileriyle yüzleşirken ışıkları açık tutmakla ilgili.