Genelde kur riski deyince doların yükselmesi ve dolar bazında borçlar akla gelir. Oysa kur riski çok daha geniş bir kavramdır. Şirketlerin finansal yönetiminde varlık ve yükümlülüklerin dövize karşı duyarlılığından tutun, her varlık ve yükümlülüğün, dövizin hareketinde ne gibi değişikliklere uğrayacağına kadar birçok detay finansmanın konusuna girer.
Örneğin bir şirket ithalatçı olsun; ithal ettiği ürünün döviz bazında fiyatının değişmediğini varsayalım.
Eğer döviz, Türk lirası karşısında değer kaybederse yani döviz-TL kuru düşerse o zaman ithal edilen ürünün TL cinsi değeri yukarıda kalmaya başlar.
O zaman piyasaya giren başka oyuncular firmanın müşterilerine benzer ürünü daha uygun fiyatlarla satabilecek konuma gelebilir.
O zaman firma cirolarının düştüğünü görmeye başlar. Eğer erken uyanmazsa da bunu piyasa genelinde bir durgunluk varmış gibi yorumlayabilir.
Oysa farkına varmadan pazar payını diğer rakiplerine kaptırıyor olabilir. İthal edilen ürün ödemesi satış ortalama vadesine uygunsa yani satış tahsilatıyla ürün bedeli ödenecekse, korkmaya gerek olmamaktadır.
Her satıştan dönen para o anki kur üzerinden dövize döneceğinden, düşük kurla döviz alınması maliyetleri de aşağı çekecektir. Kısacası sadece kur değil satış şekli de son derece önemli olmaktadır.
Diğer bir taraftan bakarsak; ürünün stokta kalma süresi arttıkça kur riskinden etkilenme ihtimali de artmaktadır.
O zaman, kurlar yükselirken görünmeyen sorun, kurlar düşerken ciddi bir zarar olarak karşımıza çıkabilmektedir.
Oysa kurlar yükselirken yerine koyma maliyetine dikkat edilmediğinde elde edilen getiri reel olmayabilir.
Görüleceği gibi, ithalatçı örneğinde kurun düşüşü de yükselişi de firmaya zarar verebilmektedir. Burada sadece erkenden fark edememe sorunu ortaya çıkmaktadır.
Bir taraftan yükselen kurla yerine koyma maliyetinin artması ve satış fiyatlarının artan maliyetlere uygun artırılma imkanının piyasa koşullarına göre zor olması, diğer yandan düşen kurla birlikte mevcut stokun piyasaya göre daha yüksek maliyetle elde kalması.
Önemli olan nakit akımının tamamen gerçekleştikten sonra elde kalan kardır. Bunun için tüm sistemin parasal hareketlerinin sağlıklı raporlanması şarttır. O yüzden muhasebenin hem TL hem döviz bazlı raporlamayı çok sağlıklı yapması şarttır.
Benzer problemler aslında ihracatçı için de bulunmaktadır. Kur yükseldi diye fiyat kırarak iş alanlar, tahsilat zamanı düşen kurdan dolayı zarar bile edebilmektedirler.
Kaldı ki müşteriler de kurları takip ettiğinden, her kur yükselişinde fiyatta iskonto talep edebilmektedir.
Şirket girdi ve yükümlülükleri arasında döviz cinsi veya dövize endeksli varlık/yükümlülük oranı arttıkça firmanın kur riskini profesyonelce yönetmesinin gerekliliği de o kadar artar.
Finansman bazen şirket karından çok daha fazla kar/zarar yazma potansiyeline sahip olduğundan küçümsenmemelidir.