Geçen ayki yazımda genel olarak ekonomik krizlerin toparlanma süreçleri ve Corona virüs salgınının ekonomiye etkileri hakkında beklentilerimden bahsetmiştim.
Her ne kadar anlık gelişmeler geleceğe dair simülasyonları ciddi anlamda değiştirse de ben beklentilerimin güncelliğini koruduğunu düşünüyorum. Geleceğe umutla bakarak bu süreci en az hasarla atlatmayı diliyorum.
Son bir aydır sayısız makale ve rapor okudum. Herkes “Corona virüs salgını sonrasında hayat nasıl olacak? Ekonomiye etkileri neler olacak? Siyasi etkileri neler olur? İş yapış şeklimizde ne gibi değişiklikler olacak?” gibi konularda analizlerini paylaşıyor.
Yine çok fazla duyduğum bir tabir yeni normalin ne olacağı konusu. İngilizceden bire bir tercüme edilen “yeni normal” tabiri ile ilgili genel görüş aslında 5-10 senelik süreçte belli bir sabit ivmeyle ilerleyecek dijital dönüşümlerin çok daha çevik bir şekilde iş hayatımıza adapte olacağı ve bunun yarattığı yıkıma dayanamayacak firmaların oyunun dışında kalacağı yönünde.
Ben de yaşadığımız zorlu günlerin birçok sektörde değişimi hızlandıracağına inanıyorum. Aslında zaten gerçekleşmekte olan değişim sadece hızlandı.
Süreçleri verimsiz ve çeyrek asır öncesinin yaklaşımları ile iş yapmaya çalışan firmalar belki bir on yıl daha ömürlerine devam edebilecekken maç onlar için daha erken sona erecek.
Bunlar dışında ekonomik etkilerin sonuçları da stratejileri derinden etkileyecek. Ülkeler arası sınırların daha kalınlaşacağı, ticari anlaşmalarda yapısal değişikliklerin olacağı ve bu değişikliklerin sonucu olarak daha dağınık üretim merkezlerinin olacağı bir gelecek bekliyorum.
Eskisi gibi gelişmekte olan bir ülkede tüm ürün tedarik sürecinin yönetilip dünyaya yayıldığı modellerin değişeceğini, gelişmiş ülkelere yatırımların artacağını ve gelişmekte olan ülkelere (en azından bir kısmına) olan yatırım ilgisinin azalacağını düşünüyorum.
Bununla beraber hiç değişmeyecek birçok şey var. Amazon’un kurucusu Jeff Bezos’un yıllar önce dile getirdiği çok güzel bir söylemi var. “Bana sıklıkla gelecek on yılda neler değişecek diye soruyorlar.
Bu çok ilginç bir soru. Ancak neredeyse hiçbir zaman on yıl içerisinde neler değişmeyecek sorusu sorulmuyor.
Aslına bakarsanız ikinci soru çok daha önemli. Çünkü bir iş stratejinizi ancak zamana bağlı olarak tahmin edilebilir şeylere göre yapabilirsiniz.
Bizim de bulunduğumuz perakende sektöründe müşterilerimiz düşük fiyat talep ederler. Biliyorum ki on yıl sonra da bu aynen böyle devam edecek. Bizden ürün çeşitliliği ve hızlı teslimat isterler.
On yıl sonra müşterilerimizi bize Amazon’u çok seviyorum keşke fiyatları biraz daha yüksek olsaydı veya keşke teslimatı daha yavaş olsaydı derken hayal edemiyorum. Bu imkânsız.”
Herkes değişimden bahsederken hiç değişmeyecek şeylere olan odağımızı kaybetmememiz gerektiğini düşünüyorum. Zira değişecek şeyler aslında bu değişmeyecek müşteri beklentilerin iyileştirmesinden ibaret.
Evet yakında muhtemelen evinize sipariş verdiğiniz pizzayı bir drone getirecek ancak bu değişimin sebebi hızlı teslimat ve fiyat rekabetinden kaynaklanıyor.
Eğer müşteriler tanıdıkları bir kişinin pizzayı kendilerine teslim etmesini ve buradaki insanı dokunuşu hızlı teslimat ve fiyat rekabetine tercih ederlerse drone ile teslimat yapmak müşteriye katma değer yaratmıyor demektir.
Pazarlamada kullandığımız araçlar değişse de değişmeyecek bazı prensipler var. Sadece birkaçını paylaşmak isterim:
- Ne kadar bilgi bombardımanı olursa olsun, hedef kitlemize özel, anlamlı ve ilgili içerik tedarik etmek zorundayız.
- Müşterilerimiz ürünlerimizi değil, o ürünlerin onlarda yaratığı duyguyu satın alırlar.
- Mevcut müşterilerimizi mutlu etmek ve elimizde tutmak yeni müşteri bulmak ve onları kazanmaktan çok daha kolay ve ekonomiktir.
- Sıradan bir iletişim yapmakla hiç yapmamak arasında pek de bir fark yoktur. Yaratıcı ve samimi olan iletişim algı filtrelerinden geçer.
Sizlere sağlıklı günler dilerim.